Televizyondaki ‘kaşar’ spor programlarında bir cümle dönüyordu geçmişte: ‘Penaltı, penaltı gibi olacak ‘arkıdeş!’ Matah bir şey söylemiş gibi birbirlerine bakıp gevrek gevrek gülüyorlardı sonra. Bu penaltı pozisyonu inandırıcı değil dese ya… Veya kendini attı falan. Penaltı verilmesi için hangi hareketler yapılmamalı üzerinden tartışsalar ya da… Büyük takımsa penaltı penaltı gibi olacak, yani hakem vermediyse devam ettirmesi doğru. Orta sıra takımıysa, hakem haklı kesin penaltı! Bu arada penaltının İngilizce’den geldiğini hatırlatalım: penalty=ceza…
Evet son zamanlarda yorumcular olmasa da sahadaki muhalefet çatır çatır penaltı diyor! İktidar açısından hiç beklenmedik bir durum yaşanıyor. Biz Türkiye halkı, Hoca Nasreddin’in torunları olarak hazır cevabızdır. Şimdi meydanlara çıktı bu hazır cevap torunlar. Hem de birden fazlalar. Muharrem İnce, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Selahattin Demirtaş… Hepsinin dili kürek gibi, hiç altta kalmıyor, cevabı yapıştırıveriyorlar. (Perinçek ise hep şimdi keşfettiğimiz gibiydi.)
Mesela, Demirtaş’ın kettle esprisi sürüyor. (Bilmeyenler için söyleyelim. Demirtaş’ın twitter hesabı aktif olunca hücresinde arama yapılıyor. Mesajların cezaevinden atıldığından şüpheleniliyor. Espri de buradan çıkıyor:
“Çay için kettle vardı sadece, ondan da twit atılamayacağına kanaat getirildi.” Halbuki Demirtaş’ın hesabını avukatları ve parti yöneticileri yönetiyor.) Şimdi Demirtaş, bol bol kettle esprisi yapıyor. Ketılda arıza vardı geciktim diyor veya el yazısıyla mektup yollayıp, ‘biliyorsunuz whatsapp ketılda çalışmıyor’ diyor.
Akşener: “Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum; arkadaş azıcık sus. Birazcık ailene zaman ayır, birazcık evinde otur, her konuda konuşmak mecburiyetinde değilsin, her seferinde şu parmağını sallamak zorunda değilsin. Azıcık evince otur dinlen, nefes al, biz de nefes alalım, Türkiye de nefes alsın” diyor.
Karamollaoğlu: “Bir Kızılderili deyişiyle bu arkadaşlara seslenmek istiyorum; ‘Son fabrika satıldığında, son üretici toprağını terk ettiğinde, beyaz AK Parti’li adam, beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
Muharrem İnce: Erdoğan’a, “O generalin apoletlerini sökeceğim dedim. Erdoğan orada konuşurken TSK’nın kahramanlığını bayrağını söylemiyor. Muharrem İnce’ye çırak diyor. General de onu alkışlıyor. Erdoğan bana, o sökeceğin apoleti Apo’ya mı takacaksın demiş. Erdoğan, sen Balyoz ve Ergenekon’da söktüğün apoletleri FETÖ’ye mi taktın?” diyor…
Büyük usta Recep Tayyip Erdoğan haberlerine bakıyorum bakıyorum bakıyorum… (Yok, prompterda arıza falan yok. Rahmetli Erol Olçok’tan bu yana erozyon devam ediyor. Yeni yetme Andy-ar ile olmuyor bu işler.)
“Bizim bütçemizde bir cari açık varsa bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi ithal enerjidir.” Diyor 16 yıl sonra. (Güneş fakiri Almanya, rüzgar ve güneş enerjisi santralleriyle bir rekor kırarak, enerji ihtiyacının yüzde 78’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılıyor. Hem de 2015 yılında.)
Terörle mücadelede kararlılık mesajı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sıra Kandil’de, sıra Sincar’da. Benim ülkemi taciz, tehdit eden kim olursa olsun onların üzerine gideriz, gideceğiz.” diyor.
(Afrin’den ders almadan… Çünkü, Afrin’in zafer havası kaç gün sürmüştü ve kazanan MHP değil miydi?)
Muhalefet ise istim üzerinde. Üstelik birbirlerini de kolluyorlar. “Muharrem İnce Meral Hanım’ın gazını kaçırdı” diyenlerin yorumu sorulunca Akşener, ”Bizim kitlelerimiz farklı. Sürekli kaybetmekten kendini kötü hisseden seçmene, İnce kendini iyi hissettirdi. Ama benim hitap ettiğim kitle merkez sağın muhafazakar kitlesi. Bir gaz kaçırma söz konusu değil. Sadece CHP seçmeninin mutlu olduğu bir süreç bu. CHP’nin altı oka evet basacak seçmeninin, söylense de oy verdiği yer partisidir.” diyor. Ya İnce?
İkinci tura kalması halinde İYİ Parti adayı Meral Akşener’e destek vereceğini yineliyor: “İkinci tura kalmazsam yardımcı olurum ama ben de diğer adaylardan aynı desteği beklerim.”
İnce, Demirtaş’ı hapiste ziyaret ediyor. Karamollaoğlu ve Akşener, Demirtaş’ın hapisten çıkması gerektiğini ifade ediyor. Buna karşın iktidar tarafından veryansın ediliyor HDP ve Demirtaş’a…
Yani?
Dönem öyle bir dönem ki, herkes gördüğünü çalıyor hakem olarak. Son düdük millette. Bakalım ne görecek ve ne çalacak?
Penaltı mı, değil mi? 25 Haziran’da göreceğiz.