Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ŞEBEKE XIII

Bir kaç sıyrık; ölümün

Bir kaç sıyrık; ölümün kıyısından döndüğünüz bir gecede kafanıza takacağınız son şeydir. Işıklar yandığında nefes nefeseydik. Neyse ki, bu durum askerlerin gözüne batmadı.

Dikkat! Dikkat! Dikkat!

Tüm Askeri Personel!

Olağan Protokol!

Sıraya sokulduk. Sırayı bozanlar itilip kakıldı. Silahların gölgesinde uyumaya gittik. Şimdilik yapmamız gereken beklemekti. Baykuş ve Ayı konteynırın yanına bıraktığımız kitapları alacak ve içeriye sokacaklardı. Onlar geldikten sonra toplantı yapacaktık.

-Güzel iş çıkardınız! Hepinizi kutluyorum.

Zaferini askerleriyle paylaşabilen kumandanlar; saygıyı en çok hak edenlerdir. Baykuş’un planı işe yaramıştı. Kütüphaneden kitapları çalabilmiştik. Yine de aklımızdan geçen esas soruya hâlâ bir cevap bulamamıştık: “Bu kitapları niye aldık?”

Baykuş kitaplardan birini eline aldı. Rastgele bir kaç sayfa açıp göz gezdirdi. Hepimiz dikkatle ona bakıyorduk. Sabırsızlanmıştık. Suratında bir tebessüm belirdi. “Dostlarım, yaşça birçoğunuzdan büyüğüm. Sanıyorum bugün burada neden hapis edildiğimiz ile ilgili kafanız hâlâ karışık. Bulmaya çalıştığınız cevaplar varsa da bunları bulamıyorsunuz. Bu yüzden sizleri suçlayamam. Buna hakkım yok. Fakat bazı gerçekleri öğrenip, ona göre davranmanız konusunda sizi uyarabilirim.

Çoğunuz düşünce suçlusu değilsiniz. Düşünce suçlusu olma konusunda ki potansiyeliniz sizi burada bulunduruyor. Acı olan; bu potansiyelin sizin cevheriniz ile alakalı olmasından çok kurulan yeni düzenin tedirginliği ile alakalı olması. Sanıyorum ki tam da bu yüzden, bugün burada olmanızı sağlayan durumu iyi anlamak zorundasınız. Neden size suçlu dendiğini iyi bilmelisiniz.”

Hepimiz dikkatle dinliyorduk. Hocasını meraklı gözlerle takip eden öğrenciler gibi ağzından çıkan her bir kelimeyi havada yakalıyorduk. Bu durumun onu da hoşnut bıraktığını hissetmiştim. Eskileri anımsamıştı, belliydi.

Daha önce not aldığı bir kitaba bakan bir insan gibiydi. Bir şey arıyordu. Gözleri ile hızlı hızlı tarıyordu baktığı sayfayı. “Hah” dedi. Aradığını bulmuştu. Dağılan dikkatimizi tekrar topladık.

“Lizbon Mart 2042

Kaçak hayatı yaşıyorum. Geçen hafta Sicilya’daydım. Bu satırları Lizbon’dan yazıyorum. Karanfil kokulu şehirde, sürgündeyim. Biliyorum ki bu kovalamaca çok yakın zamanda bitecek. Belki bir kaç hafta içinde öldürüleceğim. Sonsuza kadar kaçamayacağımı biliyorum. Kaçmak da istemiyorum aslına bakarsanız. Yeterince yorulduğumu hissediyorum. Tek temennim yakalanmadan önce bazı gerçekleri yazabilmek.

Fısıltıları duymaya başladık. Hiç birimiz anlamadık. Pek çoğumuz medeniyetlerin başından geçen türlü olayları biliyorduk. Olabileceklerle ilgili bütün tasarılarımızı olanlara bakarak yapmıştık. Bu yüzden olsa gerek korkmuyorduk. Ne olursa olsun işler çığırından çıkmazdı. Denge bir şekilde sağlanırdı. ”

Bir kaç sayfa geriye gitti dikkatle. Şaşkın şaşkın bakınıyordum. Fısıltılar neyin nesiydi? Beni tedirgin etmesinin sebebi neydi? Birden hücre günlerimi anımsadım. Fısıltı duymuştum önce, sonrasında onu görmüştüm. Baykuş boğazını temizledi. Düşüncelerim dağıldı.

“Sicilya Şubat 2042”

Sokaklar kaosa terk edilmiş. Gençlik dönemlerimizde; ateşli birer devrimciyken sonuçlardan çok süreçlerle ilgilenirdik. Kaosun enerjisi bizi içine çekerdi. Kazanacaklarımız olduğuna inanırdık. Daha önceki kaosların her biri öyle ya da böyle kazanıma dönüşmüştü. Şimdi tek hissettiğim korku. Sanıyorum ki bir daha dönmemek üzere terk edeceğim ülkemi!”

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech