Güneşli bir “İstemediğim hiçbir şeyi yapmak zorunda değilim”[2] gününde kendimi sokağa attım. (Hep böyle yaparım). Kulağımda “Bu adamlar fenaa!”[3] grubunun “Amerika’dan çıksa dünyayı sallardı bu şarkı”[4] sı çalıyor. Şarkının ritmine kendimi kaptırmış yürüyorum.
Nedendir bilinmez birden “dil” ile ilgili düşünürken buldum kendimi. Düşündükçe garipsiyorum, garipsedikçe hayranlık duyup saçma sapan gülüyorum. Dışarıdan bana doğrultulmuş “yazık be gencecik çocuk”[5] bakışlarını hissediyorum ara ara fakat hiç bozmuyorum kendimi. Devam ediyorum yürümeye. Çoğu zaman dilin fazlaca üzerine gittiğimizi düşünüyorum örneğin “elma” dediğimiz zaman kafalara hemen şekil olarak elma geliyor. Şu şekilde;
Bu formüle göre eşitliğin bir tarafı dünyada var olan bir nesne iken diğer tarafı bizim “uydurduğumuz anlamsız bir kaç ses.”[6] hadi bunu bir şekilde anlamışız hayat devam ediyor falan… Asıl sıkıntı eşitliğin iki tarafında da anlamsız, maddi karşılığı olmayan şeyler olunca ortaya çıkıyor. O da şu şekilde;
Zaman kavramı kafamda bir şeylere karşılık gelse de elma örneğinde olduğu gibi “vaay bu tam oldu”[7] görseli bulamadım. Örneğin; Kum Saati gibi bir örnek elmada olduğu gibi tam olmuyordu. Elma, armut, bilgisayar gibi doğrudan bir nesneye referans eden şeylerden bahsetmediğimiz sürece türlü türlü şeyler söyleyebilmeliyiz bence. Bu söylediğimiz şeyler bir nesneye karşılık gelmiyor ise hiçbir zaman kafamızdan geçtiği şekilde karşı tarafta canlanmayacaktır. O yüzden doğrudan yazmak biraz lüzumsuz bir şey. Bu yüzden bu yazıda kafama göre yazdım. Yine de merak eden olursa diye ortak dildeki karşılıklarını aşağıya yazıyorum.
Kullanılan Kelimeler
[1] Sıradan Bir Gün Hezeyanı – Dil
[2] Pazar
[3] Rebel Moves
[4] Rebel Moves-YY (Albüm: Kimileri Birileri)
[5] Yarım Akıllı
[6] Kelime
[5] Eşit, Denk