Maya benim güzeller güzeli kızımın adı. Kendisi görünce Golden Retriever diyebileceğiniz kadar Golden Retriever bir köpektir. Gerçi dikkatli gözler hemen anlar safkan olmadığını bizim kızım ama bir bakışta Golden’dır yani. Dalmaçyalı’dan daha çok Golden’dır. Kimisi gelir Golden dimi diye sorar. Köpek olduğuyla ilgili doğru tahminini takdir edercesine bakarım bir süre. Evet derim sonra. Golden.
Bizim kız tuvalet ihtiyacı geldiğinde “vrööğğv” gibilerinden bir ses çıkarır ki ev ahalisinden bir fert anlasın tuvaletinin geldiğini. Sonra tasmasını almamızı bekler. Gövde tasması bu arada öyle boyun tasması falan değil! Aldım bizim kızı aşağıya indirdim. Küçük tuvaletini ilk uygun yere bırakır. Sonrasında büyüğü yapana kadar gezdiririz. Çocuk kadar saf olduğu için büyük tuvalet ve eve dönüş arasında ki algoritmayı bir süre çözemedi. Sonradan öğrenmiş olacak ki büyük tuvaleti olabildiğince geç yapıyor. Bizim kızın keyfini beklerken yürümeye başladık. İlahiyat fakültesinin hemen yanında bulunan tarlaya götürdüm. Tasmasını çıkarttım. Başladı koşmaya bizim ki! görmeniz lazım nasıl bir coşku. O sırada sigara yaktım ben de, kafamı kaldırıp biraz sağa sola bakayım dedim ki hemen önümde kocaman bir at duruyor!!! İstemsizce geri geri gittim. Ne yalan söyliyim epey bir korktum. Yalnız at kıpırdamıyor. Sabit öylece duruyor. İşin garibi hava -2, -3! Üstüne bir de Çanakkale rüzgarını ekleyin. Atla empati yapıyordum ki gözüm mayaya ilişti. Baktım büyük tuvaletini halletmiş. Üşümeye başlamış birde belli. Hemen eve döndük. Dönüş yolunda biraz düşündüm. Ata kıyasla epey şanslı bizim kız. Kerata.