Yıllar yıllar önce, (M.S. 280) Antalya’ya bağlı Patara’da bir yiğit doğmuş. Dindarlığı ve nezaketi ile tanınırmış bu dostumuz. Söylentilere göre çok da yardımsevermiş. Bölgeyi gezer, hasta ve fakirlere yardım edermiş. Evde kalmış kızlara eş bulur, Zırlayan çocuklara oyuncak temin eder, sokak hayvanları susuz kalmasın diye evinin önüne bir kap su bırakırmış. Anlayacağınız sosyal meselelere karşı oldukça duyarlı bir insanmış kendisi. Gençlik dönemlerinde bir aşkı varmış bizim yiğidin sormayın. Hüsam ağanın kızı Zeyno’ya kaptırmış gönlünü. Bizim oğlan aşık, zeyno aşık… Gelin görün ki Hüsam ağa bir türlü yanaşmıyormuş bu işe. Koymuş kafasına Zeyno’yu komşu köyün ağasının oğluyla evlendirecek. Hüsam ağa resti çekmiş Zeyno’ya “Görüşmeyeceksin o çocukla” demiş. Zeyno dinlememiş babasını. Bulduğu ilk fırsatta kuytuda-köşede buluşmuş bizim yiğitle. Tabi bir gün ağanın kafası atmış kovmuş bizim yiğidi. Bir süre mektuplaşmış bizim aşıklar. Tak etmiş canlarına bir fırsat bulup buluşmaları şart.
Genco bir gece kapıya dayanmış, ıslık çalmış. Zeyno açmış pencereyi seslenmiş bizim gencoya. O sırada kapı açılmış birden. Hüsam ağa belirmiş kapıda. Bizim genco korkmuş, karanlığa doğru koşmuş, uzaklaşmış. Hüsam ağa anlamış tabi, kapının önüne 2 adam dikmiş “Bir daha gelirse vurun” demiş.
Soğuk bir kış günüymüş, her yer kar. Göz gözü görmüyo. Hüsam ağa, zeyno ve anası oturmuşlar sobanın etrafına, kestane yiyorlarmış. Soba dediysem küçük bir şey sanmayın. Ağa evi burası. Kocaman bir sobaymış. Hüsam ağa bir süre sonra sıcağın etkisiyle uyuyakalmış. Anası seslenmiş Zeyno’ya “Uykun gelmedi mi Zeyno?”, “Yok ana” demiş Zeyno. “Sen uyu ben dizi falan seyredicem.” Ana’sı uyuyakalmış. Zeyno ateşi harlamış. Harlamış ki yiğidi anlasın, anasıyla babasının uyuduğunu.
Bizim genco tir-tir titrerken görmüş işareti. Başlamış eve doğru yürümeye. Ön kapıya yanaşınca ne görsün! Ağanın adamları. Arka tarafa dolaşmış tam depo kapısına doğru gidecekken kocaman bir bekçi köpeği görmüş. Hemen uzaklaşmış oradan da. Geriye tek seçenek kalmış evin yanından çatıya tırmanmak. Bizim aşık bu tek seçeneği hayata geçirmiş. Başlamış tırmanmaya. Çatıya çıktığında şöyle bir bakmış sağa sola bacadan başka bir giriş yok. Tutmuş nefesini salmış kendini bacadan aşağı. Eee tabi düşünce gürültü olmuş. Sağa sola kıvılcımlar uçuşmaya başlamış ağa uyanmış bir bakmış karşısında bizim genco. “Lan” demiş “Namussuz ne arıyosun bu saatte bizim evde?” Genco bir eliyle arkasına sakladığı kutuyu ağanın görebileceği şekilde öne doğru getirmiş. “Ağam demiş size hediye getirdim. Özrümü kabul edin. Zeyno’yla evlenmeme müsaade edin.”, “Tamam” demiş Hüsam ağa. “Ne haliniz varsa görün!”
Gencoyla, Zeyno mutlu mesut yaşamışlar. Bu hikaye de dilden dile yayılmış. O günden sonra umutların tükendiği, karların biriktiği zamanlar aşıklar, çocuklar, umut arayanlar… kim varsa gözünü dikmiş sobaya. Bir umut gelir bacadan Aziz Nikola (Noel Baba).