Bazı yazılar insanı ekşitir. Başlık seçimimden sonra nedense yazımın kaderinin bu olacağı ile ilgili bir hissiyat edindim. Klişelerden uzak olması dileğiyle. İyi okumalar.
Rönesans Adamı diye bir tabir var duymuşsunuzdur. Benim çok hoşuma gider bu tabir. Rönesans döneminde yaşayan entelektüellerin, özellikle bir yönüne vurgu yapmak için kullanılır. Rönesans Adamı birden çok alanda, farklı disiplinlerde bilgi sahibi olabilen ve eser verebilen tiptir. Mesela bir Rönesans Adamı müzik alanında eserler verirken aynı zamanda matematik ve mimari ile ilgilenir. Ona Bahşedilen yeteneğin farklı alanlarda ki manifestosunu görmek mümkündür. Bu yüzden hemen tespiti yapıştırırız. Rönesans Adamı.
Küçük Bir Eleştiri
Bizim magazin kültürümüzün dilimize bahşettiği Manken-Şarkıcı kavramının Rönesans Adamı ile hiçbir alakası yoktur. Bizdeki Manken-Şarkıcı, Komedyen-Filimci, Sunucu-Oyuncu gibi yakıştırmaları –genellikle- özneye (manken, komedyen vs.) bahşedilen yeteneğe bir atıftan ziyade endüstriyel yozlaşmaya yapılan bir atıf olarak algılamalıyız.
Kaldığımız yerden devam edelim.
***
Zaman geçti Endüstri devrimi oldu, Üretim alışkanlıklarında meydana gelen köklü değişiklik tüketimin davranışını da değiştirdi. Bugünlerde –hala- bu yeni tüketim davranışının mirası ile yaşamaya devam ediyoruz. Rekabet tırmanışa geçti, bizi test etme yöntemi ise açlık ve statü kaybı. Aç kalma ve statü kaybetme Homo-sapiens’in en büyük saplantılarından birisidir. Sapiens bu saplantısından dolayı kendi potansiyeli ile çatışır durur. Tek atış hakkı olduğuna inanmışsa “bari evde ki bulgurdan olmayalım” düşüncesi ile bütün hayatını bu saplantı ile bitirebilir.
Peki burada ki sorun nedir? Farklı disiplinlerin ve ilgi alanlarının insan ruhunu beslediğini, zarafet algısını biçimlendirdiğini görmezden gelip vakit kaybı ya da “maymun iştahlılık” olarak görme eğilimidir. Bu yersiz endişe, insanı insan yapan merak duygusunu disiplin altına sokma gayreti gibi gelmiştir bana. Bu öylesine tehlikelidir ki yazımın başında Rönesans Adamı olarak anlattığım entelektüel tipi daha kuluçka döneminde yok eder.
Açık söylemek gerekirse her şeyin ehli, hiçbir şeyin uzmanı (jack of all trade, master of none) insan tipinin –sürekli- bir eleştiri yöntemi olarak kullanılması pek hoşuma gitmiyor.
Bu sözün başlıkta kullandığım halini, çok yakın zamanda, maksatsız kullanan bir televizyon figüründe gördüm. Bu Aydın-Oyuncu ya da Manken-Entelektüel bilmiyorum artık her neyse kendince başarının formülünü vermeye çalışıyordu. Formül dediğime bakmayın. “Bir konuda uzmanlaşmanın formülleri” ekseninde, üzerinde az düşünülmüş birkaç cümleden bahsediyorum. Bu cümlelerin arasına özenle koyduğu bilim, düşünmek, yaklaşım gibi kelimeler ile gerçekte orada olan “hırsı” perdelemeye çalışıyordu. Kötü olan ise bu anlatılanların insanlar tarafından karşılık bulması ve bir yöntem olarak kabul görmesi. Böylelikle döngünün işlemeye devam etmesi. Bu tiplerin daha çok ortalara çıkıp daha fazla BAŞARI formülleri uydurmaları. Oysa ki, bu konu ile ilgili konuşmaların gelişigüzel laflardan fazlasını hak ettiğini düşünüyorum.
Rönesans Adamlarını yok etmeyen bir topluma evrilmemiz dileğiyle.