Bayram tatilinin hemen ardından serinlik çöktü şehre. Havada, suda izi görülüyor. Topraktan anlıyoruz.
Mesela çarşı caddesinde yürürken kalabalığa kulak kabartmayı deneyin. “Havalar güzelleşti” minvalinde bir düzine ses işitirsiniz. Baharın geldiğini kalabalığın mimiklerinde görürsünüz.
Bu gerçektir. Hava değiştiği zaman insan da değişir. Doğanın karşısında tutunamaz. Ruh halini havaya uyduruverir.
Yaz sıcaklarını düşünün, insanlar birbirine “Zaten hava sıcak bir de senle uğraşmayayım” der. “Bu sıcakta yapılır mı bu iş!” çokça kullandığımız yaz klişesidir.
Kışın ayrı bir şekle bürünür bu cümleler. “Bu soğukta ne işim var orada?” deriz. “Dondum seni beklemekten!” diye sitem ederiz.
Bahar aylarında öyle mi? Birisi bizi bekletse bile sorun etmeyiz. Hava birey olma, birey olmanın zevkine varma havasıdır. Güneş; bulutların arkasına girer, hafiften bir rüzgar kurumuş yaprakları havalandırır… Dalarız uzaklara.
Biraz daha anlayışlı oluruz. Empati yapmak daha da kolaylaşır. Neden kolaylaşmasın? Ortada ne ter vardır ne de ıslak çoraplar. Havanın olgunluğu bizi de etkilemiştir.
Hep baharı yaşasak suç oranı falan düşermiş… Mesele bu kadar basitmiş meğerse. Ne ilginç olurdu!
Mesele bu kadar basit aslında. Ne ilginç olmuşuz.
İyi baharlar.