2011 yılıydı. Hayatımda ilk defa Çanakkale’ye gelmiştim. Gözüme çarpan ilk şey küçük bir şehir olmasıydı. Başta biraz korkutucu gelmedi değil. Küçük yerleşim yerleri yabancıları kolay kabullenmezler. Kendi yaşam tarzını yeni gelenlerde görmek isterler. Bu 21 yaşında pek isteyeceğim bir şey değildi. Bunun yanında yaşanılabilir bir şehir olduğu hemen anlaşılıyordu. Büyük şehirlerdeki bina sıklığı yoktu, kordon boyu ferahtı, park ve bahçeleri bol bir şehirdi. -Büyük şehirlerde yaşayan insanlar için bu çok temel mevzular lüks halini almıştır- Büyüdüğüm şehir ile benzer yönleri olduğunu ilk bir kaç ay içerisinde anlamıştım. Bu aynı zamanda büyük bir tehlikenin de habercisiydi. Önce size kısaca büyüdüğüm şehri anlatıyım.
Antalya, ülkenin en güneyinde, Akdeniz’in sahil şeridine kurulu, doğal güzellikleri ile dünya çapında nam salmış muazzam bir şehirdir. Turizmin başkenti diye anılan Antalya, Turist = Para denkleminin anlaşılması ile fırsatçıların gözünü diktiği bir yer haline dönmüştür. Tabi burada aklınıza turist kazıklayan esnaf gelmesin. Çok daha büyük fırsatçılardan bahsediyorum. 2005 yılı değişen ve değiştiğini yaşarken anlamadığımız Antalya’nın yeni haliydi. Eskiden şehrin yapısına uyum sağlayan insanlar, paranın getirdiği güç ve görgüsüzlük ile şehri maddi ve manevi açıdan estetik yoksunluğuna sürüklediler.
Bugün; Çanakkale 2002-2004 dönemi Antalya’sı ile oldukça benzerliklere sahip. Biraz biraz değişim başladı. AVMler, fazla fazla oteller, fazla fazla kafeler, barlar… Bir bakıma yozlaşmaya emin adımlarla götürecek her ne varsa şehirdeki yerini alıyor.
Bu arada bina sayısı hızla artıyor.
Şehir iç kesime doğru büyüyor.
Göç sayısı artıyor.
Şehrin kendi ekonomisi oldukça hareketli.
Sıcak para sürekli dönüyor.
Ben bu filmi yıllar önce Antalya’da izledim.
Devamını anlatayım size.
Göçün artması ile şehrin kültürel dokusu hırpalanacak.
Şehrin motiflerini, dinamiklerini bilmeyen. Maddi çıkarını gözeten insanlar şehrin görüntüsüne şekil vermeye başlayacak.
Artan nüfus ile, eğlence sektörü kontrolsüz bir biçimde artmaya, akbabaların iştahını kabartmaya devam edecek. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak, Merkez dediğimiz, insanların ailecek dolaşabildiği bölgelerde uyuşturucu satışı, kullanımı, yaralama, hırsızlık vs. artacak.
Yeni ekonomik güçler şekillenecek. Buna bağlı olarak birçok sektördeki çekişme yerini çeteleşme ve mafyalaşmaya bırakacak.
Tabi bu süreçte, AVM sayısı artacak, yeşilin yoğunluğu azalacak.
Çanakkale değişiyor. Bu sessiz yığına kulak verin.