Bugünkü yazımı yazmadan önce “Ne yapsam da topluma faydam olsa?” diye epeyce düşündüm. (10 dakika falan sürdü) Sonra da hasta toplumlar ve bu toplumların insanların hayatını nasıl zehir ettiklerine dair bir yazı yazmaya başladım. Hemen akabinde ise bu konunun uzmanı olmadığım için kendi küçük dünyamda toplumun etkilerini ele alsam daha faydalı olur gibi geldi bana. Misafir ağırlamayı, onlarla vakit geçirmeyi çok seven biri olmama rağmen işin diğer boyutunu da düşünüp; hazır bayram ve uzun yaz tatili de yaklaşmışken; istenmeyen misafirlerin nasıl gönderileceğine dair bir yazı ile hizmetinizdeyim.
Sizlerin de gayet iyi bildiğiniz üzere birkaç tür istenmeyen misafir vardır. Birinci gruptakiler geldikleri yerdeki insanın iliğini kemiğini sömürür, gitmek bilmez. Kendi yaşam alanını bırakıp, sizin alanınızı işgal eder. Hatta bir süre sonra bakmışsınız ki sizin almanız gereken her türden karar onların çıkarları doğrultusunda yönlendirilir olmuş.
İkinci gruptakiler daha uzun süre sizden fayda sağlayabilmek için ziyareti kısa tutarlar ancak, o kadar sık geri gelirler ki zaten gitmelerinin vermiş olduğu rahatlığın tadını bile çıkaramamışsınızdır.
Sanıyorum ki biraz daha zorlasam bu grupları çoğaltabilirim ama ne gerek var. Şimdi gelelim meselenin özüne.
Bu insanlar nasıl oluyor da “size” bunu yapabileceklerini düşünebiliyorlar. Niye başkalarına değil de “size” gelmeyi tercih ediyorlar.
Büyük ihtimalle “siz” tanımı içerisinde yer alan kitle; geleneklerine bağlı, saygılı, kimseyi kırmak istemeyen kişilerden oluşuyordur. Bu tanımın dışında kalan “siz” kitlesinin ise büyük ihtimalle başkalarının faydalanmaktan büyük haz alacağı imkânları vardır.
Mesela deniz kenarında ya da oldukça yakınında bir konut, siyaseten ya da maddeten pek çok imkâna erişim şansı vesaire…
Çözüm önerilerimin ilkini yıllar önce yanında çalışmış olduğum bir işverenimden öğrenmiştim. Birinin ziyaretini kısa kesmesini istiyorsanız; konuşmanın sizin tarafından uygun görülen bir kısmında ayağa kalkacaksınız. Bu uygulamayı gece yapamayabilirsiniz gibi geliyor olabilir size ama inanın bana insan zorda kaldığında yaratıcılığının da sınırları artıyor.
İkincisi ise yine sizin için uygun olan bir dille başka misafirlerinizin geleceğini söylemek (bu kişiler özellikle hali hazırda bulunanların hiç sevmedikleri ya da karşılaşmaktan çekindikleri kişiler olursa daha iyi olur).
Üçüncüsü ise bence en zoru. Zoraki misafire doğrudan, hani eskiler derler ya “yekten”; gitmelerini istediğinizi söylemek.
Birilerini kırmamak, üzmemek, bağları zedelememek çok düşünceli bir davranış ancak sömürüye maruz kaldığınız anda karşı çıkmak; uygun bir dil kullanarak karşı tarafı göndermek de bence gayet makul bir çözüm.
İstenmeyen misafire git diyebildiğimiz günlerin gelmesi dileğiyle. Sağlıcakla kalınız.