TÜRK’ÜN SAZI
Bağlamadır, Kopuzdur. Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği hayranı gençleri görünce, seviniyoruz. Umutlanıyoruz. Mutlu oluyoruz. Geçen gün otobüse bir delikanlı bindi. Biz de en öndeyiz. 18-20 yaşlarında, arkasında sazı… Kontörü de yokmuş. Yardımcı olduk. Sazı görünce muhabbet etme ihtiyacı hissettik. Konuştuk. Bu genç çocuğumuzun, Türk Halk Müziği icra etmesine ne kadar sevindiğimizi anlattık. Tabidir ki, diğer müzikleri de yabana atmıyoruz. Ama Türk Halk Müziği bambaşka. Ne yazık ki, Türk Halk Müziği sevenler gün geçtikçe azalıyor. Hal böyle olunca, tek tük de olsa, elinde bağlama gördüğümüz insanlara karşı içimizden bir övgü düzmek geliyor. Tarihin birinde, rahmetli Mahmut Dayı, Yüzbaşı Mehmet ve Erhan Hoca ile birlikte, Ayazma Mesire yerine gitmiştik. Erhan Hoca ile Mehmet Yüzbaşı Bağlama Ustası… Ayazmada şelaleden akan suyun yanında, çalmaya başladılar. Tabii ki biz de, kararınca kararınca söyleyeme çalıştık. Bir anda etrafımıza en az 50 genç toplantı. Meğer Bayramiç Meslek Yüksek Okulu öğrencileriymiş. Hepsi de Türkü Dostu. Ne kadar mutlu olduk, anlatmak mümkün değil. Kızlı erkekli bütün grup, bizim türkülerimize eşlik etti. Şelaleden akan suyun sesine, bizim ezgilerimiz karıştı. Muazzam bir akustik oluştu. Hatta yanımızda oturan genç bir kızımızın da hemşerimiz olduğunu görünce, daha da sevindik. Demek ki Kan Çekmiş dedik. Türkü bambaşka bir şey. Türkün dili. Birliğimizin sembolü. Aşık Veysel Rahmetli ne güzel söylemiş,
Dünya dolsa, şarkıyılan
Türküz, türkü çağırırız
Yola gitmek korkuyulan
Türküz türkü çağırırız
Türküz Türkler yoldaşımız
Hesaba gelmez yaşımız
Nerde olsa savaşırız
Türküz türkü çağırırız
Türklerdir bizim atamız
Halis Türküz kanı temiz
Şarkı gazeldir hatamız
Türküz türkü çağırırız
Bayramlarda düğünlerde
Toplantıda yığınlarda
Sıkılınca dar günlerde
Türküz türkü çağırırız
İnler Veysel arı gibi
Bülbüllerin zarı gibi
Turnalar katarı gibi
Türküz türkü çağırırız… Dilinizden Türkülerimiz eksik olmasın.
AZICIK GÜLMECE
Ziyaretçinin biri cehennemi dolaşıyormuş. Bakmış ki her taraf kazan, içleri zift dolu, her birinin üstünde de; Fransız kazanı, Alman kazanı, İtalyan kazanı, Japon kazanı gibi etiketler varmış. Her kazanın başında, elinde koca sopasıyla bir zebani duruyormuş. Bu durum ziyaretçinin dikkatini çekmiş kendisini gezdiren rehbere sormuş:
– Bu zebaniler, kazanların başında niye bekliyor? Rehber cevap vermiş: – Bazen biri kazanlardaki ziftten kafasını çıkarmak istiyor, o zaman zebani elindeki sopayla kafasına vurup geri sokuyor.
Başında hiç zebani olmayan bir kazan görünce, çok şaşıran ziyaretçi yine sormuş: – Niye bu kazanın başında hiç zebani yok?
Rehber yine cevap vermiş: – O Türk kazanı, zebaniye gerek yok ki; biri kafasını çıkarır çıkarmaz, aşağıdan çekiyorlar zaten.
Bugün 14 Şubat. Sevgililer günü. Sevgililer gününüz kutlu olsun. Sevgili denilince aklınıza hemen manitanız gelmesin. Ana, baba, kardeş, dost yaren de sevgiye layık ve değerli insanlardır. Sevgiliniz her kim ise, fark etmez. Gününüz kutlu olsun. Türkü ile başlamıştık, yine Türkü ile sonlandıralım. Bu kere Nesimi’den.
Nesimi’ye sordular kim,
Yârin ile hoş musun?
Hoş olayım, olmayayım, o yar benim kime ne! Sağlıcakla kalın, türkülerle kalın.