Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sandık I

     Acının uyuşuk

     Acının uyuşuk ritmi olarak başladı her şey. Zamanın atışlarını göğüs kafesimde hissederek. Acının devam etmesini sağlamak için derin bir ilk nefese ihtiyacım vardı. Yaradan, bir damla gözyaşıyla bütün nefesleri bahşetti, yaşamak isteyen iki bacaklı bütün yaratıkların gözlerine. Doğumlar oldu, ölümlerden fazla; sevinçler oldu, acılardan fazla. Adet olarak fazlalığın büyüklüğü belirlemediği zamanlar içine düşüşler başladı sonra. Özgür kalan zihinlerin tedirgin ve ürkek karanlıklarına saklandılar birer ikişer. Gerçek bir ölümün yansıma doğumlarına gebe kaldı ruhum. Karanlıkta öten horozların umuduyla yaşadım. Bir, iki, yirmi yedi, seksen üç,yüz otuz altı, yedi bin ikiyüz elli dört, yirmi sekiz bin yedi yüz doksan dokuz. Karıştırmadan saydığıma sevinen birisi vardı orda. Ne demek biliyor musun? diyebildim sadece.Ne demek? Seksen yıla bir gün kaldı dedi, gülerek. Horozların ayak sesleri çoğaldı sonra usulca.Artık seslerinin tınısından, kendimce verdiğim isimlerle tanımaya başladım, asıl ”ötme”nin amacını unutarak. Ufak ve paslanmış bir aynadaki ışık yansıması yaktı gözlerimi ilk olarak. Gayri ihtiyari bakmaya devam ederken, kendimi görebildim sonunda. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Bunu düşünürken kendime bakmayı unuttum yansımamdan. Bir horoz daha ötüverdi o an. Hiç duymadığım bir tınıyla. Kesiliverdi bütün iki bacaklıların ayak sesleri. Yansımamla göz göze geldim. Gözlerimi gözlerimde gördüğüm o ana kadar verdiğim ve aldığım bütün duyguları, ahşap oymalarının bütün detayları titizlikle hazırlanmış mavi sedef bir sandıkta karman çorman buluverdim. Hisleri hissetmeden önce bu oymaların bi anlamı var mı acaba diye düşünürken boş boş baktığım gözbebeklerimde gördüm, verdiğim bütün horozlarımın isimlerini. Zihnim, hayal gücümü katman katman çarpanlarına ayırıp, logaritmik bir eksen ile sonsuza gönderirken duydum, stabil askerlerin kavanoz kafa adımlarını. Her birinin silah diye  sımsıkı kavradığı bütün hislerimi, içime büyük taaruz olarak hucüm ettiği andaki yüz detaylarımdan anladım, korkak tavuğun içeride saklandığını.Alaycı bir tınıyla irkildim o an. ”Yirmi sekiz bin sekizyüz” dedi içten bir gülümsemeyle aynadaki. O rakamları duyarken ellerim ağzımı o kadar sıkı kapatıyordu ki, ben olmadığımı anlayabildim aynada konuşan büyük taaruz generalinin.

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech