Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Ãœyelik
Ãœye GiriÅŸi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Baş Aşçı

Ellerime yapışan siyah deri

Ellerime yapışan siyah deri masa örtüsü yorgunluğundayım. Ne yemek var masada ne de servis. Hayatın ruhumu pişirip getirmesini beklerken geçen zamanda hiçbir şey yapmak istemiyor bedenim. Mutfaktan harika kokular geliyor ama. Sabırsızlanıyorum. Yemeği değil de onu pişiren aşçıyı görmek için sabırsızlanıyorum. Ellerime yapışan siyah deri masa örtüsünün sıcaktan yapıştığını anlıyorum sonra. Çektikçe derim ve parmak izlerim kalıyor siyah deri masa örtüsü üzerinde. Burası çok sıcak! Mutfağın bi duvar yanındaki yemek odası böyle ısınıyorsa mutfağı düşünemiyorum. Aniden kollarımdaki tek tük sarışın tüylerim tutuşuyor. Her biri birbirinden bağımsız ve aynı anda hem de. Gülümsüyorum. Acı duymadığım için gülüyorum. Sonra kahkaha atmaya başlıyorum. Tırnaklarım düşüyor teker teker, tereyağının tavaya düşmesi gibi. O an yüzüm nasıl acaba diye düşünüyorum. Derken bir gözüm iniyor tavaya, kırılmış  yumurta sarısı misali. Anlıyorum yemeğim gelene kadar ben yemek olacağım.

Bi ses yankılanıyor düşmek üzere olan kulaklarımda. Duyuyorum ama anlayamıyorum. Başka bi dil mi acaba? Yan duvardaki klimayı çalıştırsam 18 de, bi faydası olur mu acaba? Ses tekrarlıyor kendini. Tek kulağım, tavada erimesi beklenen hafif buzlu kıyma misali kayıyor köşeye doğru masada. Keşke bi sigaram olsaydı. Çakmağa gerek duymadan yakabilirdim tüylerimden. Mutfağın ışığı sönüyor sonra. Yemek yolda diyorum. Ruhum yolda. Ne kadar daha uzun sürebilir ki? Mutfakla yemek odası arası 7 adım. Kollarım tavanın tutamacı olmuş, ayrılmışlar bedenimden. Gülümserken dişlerim dökülüyor siyah deri masa örtüsü üzerine. Baharatı da döktüm diye gülmeye devam ediyorum. Kapının kolu oynamaya başladığı anda duruyor zaman. İnanamıyorum. Nefes almadan yaşamak da varmış diyorum kendime. Kalkıp kapıyı açmak istiyorum. Kalan gözümün de düşmesinden korkarak bakıyorum ayaklarıma doğru. terliklerimi ve dizlerimi görüyorum. Bişeyler olmalıydı ikisi arasında diye düşünmeye çalışırken kapanan kapının sesiyle kaldırıyorum kafamı. O an diğer gözüm de yumurta oluyor siyah deri masa örtüsüne. Göremiyorum artık.       Bir şeyin bana iyice yaklaştığını hissediyorum. O an Seviniyorum bütün duyularımı kaybetmediğime. Çenemin sağ bacağıma düştüğünü hissediyorum cılız bir sesle. Yemeğim geldi mi acaba diye düşünürken masa devriliveriyor kasıklarıma doğru. Ordan da zemine. Bütün yaşananların acısını duyuyorum o an. Sıcaktan birbirine yapışan dudaklarım izin vermiyor bağırmama. Olmayan gözlerimden yaşların aktığını hissediyorum yüzüme. Yanan her kol kıllarımı hissediyorum. Kopan kollarımın, düşen gözlerimin ve kulağımın dişlerimin ve bacaklarımın acısı hepsi aynı anda doluyor beynime.

Sonra gözlerimi açıyorum, yedi gündür bi gondol gibi sallanan denizin durgunluğu. Yine ölmedin iyi mi! Alii. Bi cigara versene aslanım. Şu tadı lanet olan sarmalardan olsun bu sefer. Limana az kaldı.

Okan Batur

batur.okan.60@gmail.com

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech