…
Geçecek, zor gün de güzel gün de. Çatlasan da patlasan da emeğim desen de boş. İnsana çalıştığı değil yazılan var. “Kendi kaderini kendin yaz” safsatalarına inanmak ancak o dağa tırmanmak için çantayı sırtlanan saf ve hevesli gençlerin işi. Ne kadar geç fark edersen o kadar az zamanın kalır ve kayıplara üzülerek yaşarsın. Mantığa uygun olan bu düşüncedir elbette ama bir de her yaşın ayrı farkındalığı olması gerekirken hızlı etap atlamak, yirmilerde kırkların hissiyatını taşımak gerçekten idrak aşamasında yol aldırır mı? Şimdiden geriye bakınca, yaşımdan çok önce bildiğim gerçekleri idrak etmemin yine olması gereken yaşlara denk geldiğini görüyorum. Önceden öğrenmenin zararı tıpkı okula gitmeden okumayı öğrenen çocuğun sıkılgan halini anımsatıyor. Oyun oynaması gerekirken harflere vermiştir vaktini, okul başlayınca harfler üst üste binen kitap dağları olarak önünde her gün yükselirken oyun oynamak düşmüştür aklına. Çocukluk coşkusunu çalar. Gençlik ateşini söndürür. Kaygısızlığın verdiği enerjiden mahrum bırakır.