Bir şehirli olmak güzeldir.
Bildiğin insan kalabalığı içinde sessizce türküsüzce uzanıp gitmek güzeldir.
Bir yerde kaybolduğunda başka yolların da seni o hedefe ulaştıracağını bilmek güzeldir.
Bir insana herhangi bir yerde, belirsiz zamanın birinde bir durakta ya da kafan binbir düşünce ile dolu iken rast gelmek de güzeldir.
Bir yere giderken oradakilere “bana her zamankinden getir” dediğinde önüne ince belli bardakta gelen demli çay güzeldir.
Ahmet amcanın seni tanıyıp “ooo bizim deli kız gelmiş yine ne dert getirdin kendinle?” dediği halde yine en çok seninle gülmesi güzeldir.
Bir şehrin her mevsimini bilip hazırlığını ona göre yapmak güzeldir mesela.
İşler yolunda gitmediği zaman bir aksaklık olduğunu anlamak çok güzeldir.
Sonra dünyaya sığmadığını anlayıp bir gönülde memleket kuracağını bilmek ve o memleketin türküsünü dillendirmek de güzeldir.
Birinin seni tanıyıp sessizliğini dinlemesi ve gürültüne karışıp seninle haykırması da güzeldir.
Ve bir sabah uyandığında hiç beklemediğin bir çiçeğin o gün o saatte tomurcuk vermesi ise umuttur.