Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde bir araya geldiği ve her şeyi güzelleştirdiği gündür. Hızır Kuranda Kullarımdan bir kul olarak nitelendirilmiş bir ışıktır. Her insanın içinde olanı fark etmiş ve ona verilen iyileştirme ve yenileme gücünü tüm dünyaya yaymak için var olmaktadır. Var olmaktadır diyorum çünkü kul sıkışınca hızır yetişir sözü onun bir ışık varlık olarak aramızda olmasındandır.
Eski öğretilerde de var olan Hızır bilinci, Hz. Muhammed tarafından da El- Hıdır olarak ifade edilmektedir. Bu herkesin yardımına yetişebilen ölümsüz kişi demektir. Hz. Musa’ya da senden daha çok kendini, gücünü bilen biri var diye vahy edilmiştir. Hz. Musa vahiy ile arayış içinde yola çıktığında, ölmüş balığın canlandığını görünce anlar Hızır’ın orada karşılaştığı adam olduğunu. Musa ve Hızır’ın öğretilerle dolu yolu burada başlar. Tek şartı vardır. Hz. Musa, olan her ne olursa olsun ona soru sormayacaktır. Hızır yolda önce bindikleri gemide bir delik açar ve sabreder Musa yinede sormaz sözünü tutar. Sonra bir köyde dururlar orada Hızır bir çocuğun canına kıyar. Bu sefer dayanamaz Musa neden diye sorar. Hızır sözünü hatırlatır. Köyde yürürken bir duvar görür Hızır ve onu inşa eder. Musa bu yaptığının karşılığında bir ücret alacak mısın diye sorar. Hızır için son sorudur artık ve seninle ayrılma zamanı geldi der. Ben sana benimle olmayı anlayamazsın demiştim. Ve şöyle anlatır;
‘’ Deldiğim gemi fakir bir kişiye aitti. Bu gemi böyle olmasaydı az sonra karşılaşacağımız bir gaspçı kral tarafından ona el konacaktı. O çocuk ileride masum ebeveynlerine büyük bir sıkıntı yaratacaktı. Duvara gelince, o köyde ki iki yetim çocuğun evinin duvarıydı. Duvarın altında bir hazine vardı. Şimdi ortaya çıksaydı başkaları tarafından alınacaktı. Vee tüm bu bilgi Allah’tandı. Bende ondan aldığım bilgi ile olması gerekenleri gerçekleştirdim. Ledun ilmi Hızır’a verilmiş bir öğretidir. Bu ona birçok bilginin derin anlamlarını görebilme, doğayı enerjisiyle birlikte anlayabilme ve başka suretlerde görünebilme yeteneklerini verir.
Bu hikâyelerin hepsi aslında bize insanın ulaşabileceği mertebeleri ve kalbin öğretilerini kabulde olduğumuzda, tüm ritmiyle hayata ayak uydurabileceğimizi anlatır.
Hızır’ın Hz İlyas ile de yolu kesişmiştir.
Hıdrellez Hızır ve İlyas’ın bir araya gelip dünyaya iyiliği verdiği ve tüm niyetlere değdiği gündür. Ölümsüzlük onlara Ab-ı Hayat denen varlığı varsayılan şifalı suyun bulmaları ile gelmiştir. Yalnız bunu şöyle hissetmenizi isterim. Bedenler ölümlüdür ama ruh ebedidir. Onu ışık olarak düşünmeniz fikirlerinize katkı sağlayacaktır.
Hızır karada bulunan tüm canlıların, İlyas ise suların iyileştiricisidir. Bir araya gelmeleri demek her şeyin yeniden doğması demektir. Doğa uyanır ve hayat yeniden başlar.
Hızır’ın Kuran’da adı geçmez ama tüm peygamberlere yol gösterici olmuş bir ışık varlıktır. Her öğretide adı geçer ve peygamberler tarafından varlığı anlatılmıştır. Bu onu bir yol gösterici üstad yapar.
Yine de şöyle söyleyelim. Bu gelenekler İlkçağdan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Osmanlı ve birçok dünya ülkesinde sürdürülmektedir. Ve yaşam bugün yeniden Hızır ve İlyas’ın bir araya gelişiyle tazelenir yenilenir.