İnsan olmak, birçok duyguyu misafir etmek anlamına geliyor. Zamanın çok daha hızlı aktığını hissettiğimiz bu günlerde duygu geçişleri de oldukça hızlı. Dünyanın sonuna geldiğine dair tüm anlatılanlar, arka arkaya gelen felaketler ve oluşması beklenenler için üretilen senaryolar. Bir kısmı sağlam bilimsel temellere dayalı bazılarıysa tamamen insan hayal gücü ile sınırlı. Endişe duygularını bende sizlerden dinliyorum. Birçok fikir var ve bunlar gerçekleşebilir mi diye düşündüğümde mümkün diyorum. İnsan iki duygu arasında gidip geliyor. Korku ve sevgi… Korku öyle bir duygu ki sizi alıp içinde güzelce yuvarlayıp, kendi iç dünyanıza ve bu bedene sıkıştırabilir. Buna kapılmamak için korkunun da gelip geçici olması gerekir. Yenidünya düzeni diye anlatılan her şeyin, var olan insan için endişe verici olduğunu biliyorum. Yalnız Homo Sapiens zaten değişerek ve gelişerek ilerliyor. Bu hiçbir zaman durmadı ki. Bir gerçeği var. Doğacak, gelişecek ve ölümü karşılayacak… Her ne olursa olsun beden ölümlü. Bu nedenle herkesin kendi ölümüne yürüyeceği bir bedende bu çok da endişe verici olmamalı.
Bu dünya düzeni içinde karanlık veya aydınlık yönlere bakarak yaşayan birçok kişi var. Sistemli olarak karanlığa çalışan dünya düzeni var olsa da, iyileşmeyi destekleyen ve buna hizmet eden ve bu düzenle verilen bir mücadele de var. İyileştirme için çabalayan bizlere katkı olmak istiyorsanız, her sabah kalktığınızda bugüne bir iyilik dileği bırakmanız büyük bir katkı olacaktır.
Evren sistemi tekrarlayan döngülerle yeniden yok olup var olacak. Bu sistemin kendini yenileme şekli. Defalarca yeniden başlamış dünyamız kendi içinde bir güç taşıyor. O değişirken ve yenilenirken bizde ona ayak uydurarak başka tekâmüller ve dönemler yaşıyoruz. Asıl olan içinizdeki can ve sizi çevreleyen ruhtur. O gerçekten vardır ve sürdürebilirdir. Bu nedenle kendini yenileyen dünya içinde yok oluş bazen kitleseldir ama her zaman kendine özgüdür. Zaten gerçekleşecek bir duruma takılmayın sadece en iyi duyguyu yakalayıp yaşamaya bakın.
Sevgiyle…