Konuşulacak çok konu var. Dallandırıp, budaklandırmadan, net yazalım. Mesaj yerini bulsun.
Yenice depremi yaşadık. 99 depremi yaşadık. Van depremi yaşadık. Kahramanmaraş depremi yaşadık. Uzmanlar eli kulağında Marmara Depremi yaklaşıyor diyor. Bizde sorunlar dağ gibi duruyor. Hareket edilecek mi diyoruz. Planlama sürüyor deniyor. Toplanıp, çözüm bulunacak mı diyoruz. Ayarlanacak deniyor. Yapılarda inceleme, teftiş, denetleme yapılacak mı diyoruz. O da olacak deniyor. Olacak, yapılacak, edilecek, halledilecek, bakılacak, değerlendirilecek… Yanıtlar bitmiyor.
Ortada sonuç yok.
Girişim varmış gibi yapılıyor, en çok da kullanılan kelime “Planlıyoruz” oluyor. Bugüne kadar niye planlanmadı diyoruz, yanıt alamıyoruz.
Çanakkale’de kaç afetzede var diyoruz, yine yanıt alamıyoruz. Çanakkale’de kaç afetzede çocuk okula gidecek diyoruz, yine yanıt alamıyoruz. Yahu bu kadar çok bilinmeyenli denklem ile nasıl planlama yapıp, sonuca gideceğiz biz?
Depremin yanında, yağmıyor Çanakkale’ye, ne yağmur ne kar! Yağmıyor! Kış dediğimiz mevsim kuru ayazdan ibaret. Sıcaklık oldu 18 derece. Biraz daha zorlasa öğle sıcağında denize gireceğiz. Baraj alarm falan vermiyor artık vereceği alarmı verdi. Doluluk kaldı yüzde 40’larda. Geçen sene bugün yüzde 90.
Planlama var mı? Hangi tarlaya, hangi miktarda, hangi ürünün dikileceği belirlendi mi? Arazi arazi planlama yapılıp, çiftçiler bilgilendirildi mi? Bilgilendirmenin dışında, Çanakkale’nin tamamında vahşi sulamanın yerine damlama sulama yöntemine geçildi mi? Haydi diyoruz geçilmedi, geçilecek mi? Kıt kanaat suyumuzla, tarımsal üretimi nasıl sürdüreceğiz, bir bilim kurulu, Çanakkale’de bir tarım-üretim-zirai kurulu oluşturulması planlanıyor mu? Planlanmıyorsa, neden bekliyoruz?
Deprem ile çök-kapan-tutun ile mücadele edemediğimiz ortada. Peki, kuraklık ile kuyudan su çek-az ye sloganı ile mi mücadele edeceğiz!
Deprem oluyor, Japonya örneği diyoruz. Tarımsal konularda Hollanda örneği diyoruz. Hani örneği olmasa, ilk projeyi biz dünyaya sunsak, diyeceğiz ki zaman aldı. Üzerinde çalışıldı, Ar-Ge çalışması yapıldı, eleman yetiştirildi, teknik altyapı kuruldu, sahada uygulamaya geçildi diyeceğiz ama ilk değiliz.
Soru soruyoruz, yanıt alamıyoruz. Kamu kurumları arandığı zaman, bize verilen cevap “Biz size bilgi demeç veremeyiz. Biz size değerlendirmede bulunamayız.”
Biz demeç istemiyoruz.
Demeç alanında uzman, bilgi, birikimi olan, teknik altyapısı olan bireylerden alınır.
Biz sizden bilgi istiyoruz. Bilgi…
Unutanlar, uygulamayanlar, uygulamak istemeyenler için hatırlatıyorum. Türkiye Cumhuriyeti, anayasası olan bir hukuk devletidir.
Bilgi edinme hakkı
Madde 4- Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.
Türkiye’de ikamet eden yabancılar ile Türkiye’de faaliyette bulunan yabancı tüzel kişiler, isteyecekleri bilgi kendileriyle veya faaliyet alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde, bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar.
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükleri saklıdır.
Bilgi verme yükümlülüğü
Madde 5- Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.
Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.