Belki de gündemden düştü ama bir futbol adamı, bir futbol sevdalısı ve Türk Milliyetçisi olarak, üzüntümüz hala devam ediyor. Diyeceksiniz ki, futbolun milliyetçilikle ne ilgisi var? Olmaz mı? Futbol ile yatıp, futbol ile kalkan bir ülkede yaşıyoruz. Foreo adaları diye 50 bin nüfuslu bir kasabaya yeniliyoruz. Evet. Kasaba. Bizim Biga bile oradan büyük. Oyuncular, kimi kasap, kimi berber, kimi güvenlik görevlisi. Kimi Keçi Çobanı. Bizim takım nasıl peki? Hepsi Avrupa’da oynayan gençler. Bilmem kaç milyon Euro’luk yıldızlar! Allah aşkına. Türkiye’deki hangi takımı bunların karşısına çıkarırsanız çıkarın, en az üç çekmez miydi? Kabahat kimde? Alman ekolü hocada mı? İşin mutfağında olan Altıntopta mı? Eskiden böyle bir rezil mağlubiyet alındığında, hoca da dahil bir çok kişi istifa ederdi. Adamların 50 bin nüfusu var.80 bin Keçi var ülkede. Anlayacağınız insandan çok Keçi yaşıyor. Bakınız. Ne burada yaşayan insanları ne de ülkelerini hakir görmüyoruz. Çünkü bunların futbol kültürleri yok. Bizim rezilliğimize yanıyoruz. Bu işin sonu nereye varır? sıfıra sıfır, elde var sıfır. Allah yardımcımız olsun.
Azıcık ucundan
Delinin biri, akıl hastanesinden taburcu olacakmış. Başhekimin başkanlığında doktorlardan oluşan bir heyet, taburcu olacak deliye tekrar muayene edip, sorular sormaya başlamış: – Ellerin nerede? Deli ellerini göstermiş.
– Bacakların nerede? Deli bacaklarını göstermiş.
– Burnun nerede? Deli burnunu göstermiş. Başhekim doktorlara emir vermiş: – Bırakın bunu, salıverin gitsin!..
Başhekim çıktıktan sonra, deli öbür doktorlara işaret parmağı ile göbeğini göstererek şöyle demiş:
– Bende bu kafa varken, elbette salıverirsiniz!..
Sağlıcakla kalınız.