Sosyal Medyadan Köyünü Anlattı…
Çevreciler Ayağa Kalktı
Çan’da çevre hareketlerinin lider isimlerinden Mustafa Önder ‘Dut Ağacı Masalı’ başlığı ile yaşanmış bir olayı anlattı. ‘Diren Karadağ’ sloganını duymayanın kalmadığı ortamda, hem de Karadağ’da yaşanan bu ağaç katliamı ‘yakışmadı’ dedirtti.
Mustafa Önder sosyal medya hesabından geçmişi anlatıyor… Bugünü değerlendiriyor ve olanı eleştirip “Herkes kendine yakışanı yaparmış” derler. Ama bu, “Diren Karadağ” mücadelesini yürüten bir köye hiç yakışmadı, vesselam!” diyor…
İşte o anlatım…
DUT AĞACI MASALI
En az bir asırlıktı; yüzyıl…
Eski köy kahvesinin ve eski cami meydanının önündeki setin altındaydı ilkin. İhtimal ki Rumlar dikmişti; iki arkadaştılar… Dut ağaçları Karadağ’da önemlidir, bilen bilir; eskiler daha iyi bilir. Birçok evin önünde 2-3’e varan dut ağacı vardır/vardı; Rumlardan kalma…
Eskiden kızlar Hıdırellezlerde altında toplanır, dallarına salıncaklar kurulur… Akşamdan toplanıp demet yapılmış ve bir kazana ıslanmış çiçekler, manici ihtiyar kadının bir dilek manisi söylemesiyle kazandan çıkarılıp, çiçeğin toplayıcısı kıza atfedilirmiş… “Dut ağacı dinlermiş bu manileri ve hoşuna giden mani olursa yapraklarını hışırdatırmış”; rivayet böyle…
Dut ağacı boyunca
Dut yemedim doyunca
Eğil bir kez öpeyim
Yar demedim doyunca
Oyunlar oynanıp, maniler söylenir, eğlenilir ve salıncaklarda sallanılırmış gün boyu…
1963-1964 Yıllarında, Yusuf Kaya(1921-1986)’nın muhtarlığı zamanında meydan yeniden düzenlenmiş ve dut ağaçları yerlerinden sökülüp meydanın alt başına doğru başka yerlere dikilmiş/yerleştirilmişler. Birisi karadut, birisi akdut…
Anlatılanlara göre, köylüler arasında tartışma yaşanmış; her zaman olduğu gibi. Kimisi “atın/yakın gitsin”, demişler. Kimisi kıyamamış dutlara ve tekrar dikilmesini savunmuşlar. Muhtar Yusuf Kaya dikilmelerinden yanaymış… Bu vesileyle kendisini saygı ve rahmetle anıyoruz!
***
Karadutun dibinde, köylüler yazları oğlak-kuzu keser ve ağacın dallarına bir çengele asarak yüzerlermiş kestikleri malları. Sincaplar ve kuşlar eksik olmazmış hiç dallarından dut mevsiminde. Gece gündüz ötermiş serçeler, bülbüller… Ama 1990’lı yılların sonuna doğru çeşme yapımı sırasında kesilip, yok edilmiş Karadut…
Bir ömür,
Dallarımda şakıyıp
Şiir okudu bülbüller
Dinlesin diye gül…
Ben bir dut ağacıydım
Bir ömür boyunca
Yurt oldum kuşlara
Bir ömür!
Akdut ise günümüze değin yaşama devam etti. 1979’da Atatürk büstü yapılırken hemen bitişiğine duvar örülmüştü, gövdesi duvara bitişik yaşadı. Çok uzayınca dalları budandı ara sıra; elektrik kablosuna zararı dokunmasın diye.
***
28 Ocak 2016 Cumartesi günü akşamüstü köye gittiğimde minibüsten inince, bulunduğu yerin yanından geçerken bir açıklık/boşluk hissettim. Ama ne olduğunu kavrayamadan yürüdüm gittim. O akşam ve gece kahveye çıkmadım. Ertesi gün çıktığımda dut ağacının yerinde “yeller estiğini” gördüm. Anıt dut ağacı yerinde yoktu, kesilmişti. Bir asırdan fazladır yaşadığı yer bomboştu. Yüreğimde tarifsiz bir boşluk hissettim…
Köyde, çok duyarlı olan bir arkadaş:
-“Dut ağacının ağladığını duydum, kesilirken” dedi, bana.
***
Daha 2015 Yılı kışı, okulun önündeki Çam ağaçları kesilmişti bir balta tarafından. Çamlar 1949’da okulun açılmasından hemen sonra ilkokul çocukları tarafından dikilmişti. En az 60-70 yıllıktılar (yarım asrı geçik..); neredeyse bir insan ömrü… Anıt ağaç sayılırlardı. Birisinin dalları, çok kar yağınca Elektrik Direklerine zarar verir düşüncesiyle, zarar verebilecek dalının kesilmesi yerine, kökünden kesilmişti. Ve hızını alamayan kesici keskin balta, birkaç çam ağacını daha kesmişti.
-Henüz unutulmadı!..
***
Şimdi ise sıra Dut ağacına gelmişti demek. Kesici Balta, dut ağacının yakınındaki Gülhatmi ağacını da kesmiş o arada. Belki de Atatürk büstünün etrafı açılsın diye kesilmişlerdir? (Gülhatmi ağacı, 1979’da Atatürk büstü yapımından sonra dikilmişti)
Hava kıştı ve belki de camiye ve/ya kahveye odun lazımdı… Ne de olsa, onlar ağaçtı ve kesilmeliydi(!) Bu ne ilkti, ne de son olacaktı…
Ne söylenebilir ki, bir ağacın kıymeti mi olur, insan kıymetinin pek olmadığı yerlerde/ülkelerde. İster yüzyıllık olsun, ister anıt… İster karadut ağacı olsun, ister akdut…
2016 Yazında Kocabayır’ın Çan Orman Müdürlüğünün ihmali ve köy heyetinin duyarsızlığıyla nasıl yok edilmeye çalışıldığı geldi aklıma. Karadağ ormanının nasıl talan edildiği… Henüz unutmadık!
Ve bu vesileyle:
– Muhtar ve Heyete teessüflerimi arz ederim. “Helal olsun size”(!)
“Herkes kendine yakışanı yaparmış” derler. Ama bu, “Diren Karadağ” mücadelesini yürüten bir köye hiç yakışmadı, vesselam!
(Dilek Akşen)