Dünyanın en uzun, ayaklarının en yüksek, sembollerinin en fazla olmasıyla eş değer bir köprümüz var artık.
Çanakkale 1915 köprüsü sadece iki kıtayı birbirine bağlayan 4. Köprü anlamını taşımıyor.
1915 Köprüsünün hizmete girmesiyle birlikte artık hiç bir sistem eskisi gibi gitmeyecektir.
Bu hafta Pazartesi gününden itibaren bambaşka bir Çanakkale’de yaşamaya başlayacağız.
Hafta sonu en başta eleştirenler tarafından köprü ziyaretçi akınına uğradı.
Pazar günü tam bir köprü panayırı yaşadık. Köprüye gidip görmeyen varsa vallahi ayıp etmiş sayılır.
Aman ha lütfen ihmal etmeyelim.
Hem bak gitmek de gelmek de bedava.
Hani eleştiriyoruz ya bedavacıları.
Eleştiriye uğramamak için geçmeliyiz köprüden.
Şaka espri bir yana şimdi köprünün getirilerini ve bizden alıp götürecekleri hatırlayalım.
Artık Çanakkale eski küçük, benim elimde olsun denilen Kent olmaktan çıktı.
İstanbul’dan iş yapmak isteyen, sermayesi bizlere göre çok yüksek sıfırlı rakamları olanlar, komşumuz olabilir.
Köprü ismi gündeme geldiğinde yeri belli olmasının ardından Lapseki’de tapular en az 7-10 arasında sahip değiştirmiş durumda.
Gel gerisini şimdi birlikte düşünelim.
Daha şimdiden öyle rakamlar telaffuz ediliyor ki inanmakla inanmamak arasında gidip geliyoruz.
Kocaeli- körfez bölgesi sanayiye de, fabrikaya da doymuş durumda.
İstanbul zaten mega kent.
Biz her iki bölgeye de alternatif olabiliriz.
Her kentin bir üst akıl ve yönetim birimleri vardır.
Eskiden Çanakkale’de de vardı.
Bu özelliğimizi son yıllarda kaybetmiş gibi görüntü veriyoruz.
Şimdi Valilik, Belediye, İl Özel İdaresi, Üniversite, ÇTSO ve diğer sivil toplum örgütleri…
Üst çatı grubu toplanır ve memleket için düşünceler söylenir, tartışılır en uygun proje hayata geçsin diye uğraş verilirdi.
Beyler şimdi köprümüz var.
En kısa zamanda Ezine İhtisas Gıda OSB de hayata geçecek.
Peki, bizim hazırlığımız var mı?
Gelecek nüfus planlaması yapıldı mı?
Kent içi yollar, parklar, işletmeler hazır mı?
Biz hazır mıyız?
Kısaca bizde vakit, gelecek olanlarda da nakit var.