Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İlahi Bir Yol Gelibolu-I

Bu topraklara herkesin gelişinin

Bu topraklara herkesin gelişinin bir nedeni var. İlçeye daha girerken, çarşıdaki hareketliliğe rağmen yoğun dingin bir enerji hissediyorsunuz. Bana hep huzurlu olma halini deneyimletiyor. İlk yerleşim zamanı bilinmese de tarihi Troya kentlerinden biri olduğunu düşündürüyor. Türkçeleşen ismine ilhamı ise zamanında yaşadığı varsayılan Keltler den almış. Eski Yunancadan gelen bir ismi var. Galli( Kelt)-Polis(Şehir) yani Kelt şehri.

Tabi dinlerin etkisi ve alınan öğretilerle değişmeye devam etmiş. Bizans döneminde, Orhan Bey’in talimatı ile bu bölgeye yardıma gidilmiş kısa sürede Gelibolu bölgesi ele geçirilmiştir.   1354 yılında Süleyman Paşa’nın fethettiği bu topraklar ile Rumeli kapısı artık bizlere açılmıştır. Birçok savaş verilmiş bu topraklarda ve birçok kahraman yaratmış. Ancak görüyorum ki kahramanlarına da, kendi ülkesi için tarih yazmayanlara da kendi koynunda yer bulabilmiş bu güzel ilçe.

Çarşı içine girdiğiniz anda sizi bir kale karşılıyor. Antik dönemde yaptırılmış ve Bizans imparatoru tarafından onartılmış olan bu kalenin 70 burcundan sadece bir tanesi, zarar görmesine rağmen günümüze kadar gelebilmiş. Evliya Çelebinin seyahatnamesine göre altıgen planlı olan bu kale, daha önce içinde pek çok ev, konak ve bir su sarnıcı bulunduruyormuş. Antik bir liman olan alan ise bir dar geçişle ikiye ayrılmış durumda ve küçük teknelere korunak olmaya devam ediyor.

Her adımımı farkındalık ile ağır ağır atmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Çünkü hiç beklenmedik bir yerde sizi tarihin nadide parçaları, eski ahşap evler ve hatta sizi oraya ait hissettirecek yaşanmış hikâyeler karşılayabiliyor.

Yeni yapılmış sahilde yürürken şahane ağaç, bana altında soluklanıp bir çay içsem mi diye düşündürdü. Denizin ve tarihin etkisi alıp götürdü beni. İşte o anda karşılaştım Çilehane ile. Adı biraz düşündürse de ait olduğu tasavvuf kültüründe dervişlerin yeniden doğmak için dünyevi arzularını sınırladığı yer olarak algılanabilir. Bir mağarayı andıran kayalara oyulmuş tek giriş çıkışlı içten kubbeli bir alan. Sadece ihtiyacınız olan kadar alanınız var. İlk bakışta insan bedenine eziyet olarak düşündürüyor olabilir ama bu öğretiye göre dünyevi isteklerden hızlıca uzaklaşıp, egodan arınmış bir ruh yaratıp yaratıcıya yaklaşmanın yolu buradan geçiyor. 40 gün boyunca kendinle verilmiş bir sınav. Bu kadar gün Tasavvuf yolundaki mutasavvıf şair Yazıcızade Mehmet Efendi’nin Muhammediyye adlı eserine ilham olmuştur. 1449 yılında Geliboluda tamamlanmış 3 bölümden oluşan bir dini eserdir. Eser içeriğinde temel olarak; Hz. Adem den ile başlayan Yaratılış beyitleri, Hz. Muhammed’e kadar ki peygamberler ve

Hz. Muhammed’in doğuşu, hayatını, mucizelerini anlatan beyitler ve üçüncü olarak da kıyamet alametleri ve ölümden sonraki varoluş, ahiret ve cennet cehennem kavramları ile ilgili beyitler bulunmaktadır. Bu eser yine Evliya Çelebi kayıtlarına göre akıcı, kolay anlaşılır ve samimi dili sebebiyle birçok şehirde halklar tarafından benimsenmiştir. Bu beyitler ilk ilahi adıyla gelişen bir türün başlangıcıdır.

Kendi Şehrini Farket

Banu Kapıkıran

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech