Örgütlenmeye adanmış bir hayat: Güleda Erensoy
Çanakkale Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı ve Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Örgütlü toplumun gücüne inanan ve zamanının büyük kısmını derneklerde geçiren Erensoy hayata bakış açısını anlattı.
Dünden devam…
Bütün gününüz hastanede geçiyor, kendinize vakit ayırabiliyor musunuz?
“Toplumsal örgütlenmeye inandığım için hastaneden arta kalan vaktimin bir kısmı tabip odasında geçiyor. Pir Sultan Abdal Kültür Derneğinin yönetimindeyim. Burada etkinliklerimiz oluyor. Çanakkale Kadın Dayanışmasının içerisindeyim. Kadın mücadelesine inanıyorum. Zamanım bu üçünün arasında geçiyor. İnsanların hayatında bir şeylerin değişmesinin örgütlenmeden geçtiğine inanıyorum. Kadınların hayatında bir şeyler değiştirmek istiyorsam kadınlarla birlikte olmalıyım. Hekimlerin çalışma koşullarında bir şeyleri değiştirmek istiyorsam hekimlerle bir araya gelmeliyim. Alevilik kültürünün yok olmasına engel olmak istiyorsam onlarla bir arada oluyorum. Bu örgütlenmelerin dışında da arkadaşlarımla vakit geçirip, kitap okuyorum. Hayvanlarla ilgili de bir takım etkinliklere katılıyorum. Bir kedim var. Bahçedeki kedilerle ilgileniyorum. Dolu dolu bir hayatım var aslında… Ayrıca gençlerle de vakit geçirmekten haz alıyorum.”
Çanakkaleli kadınların ezildiğini söyleyemeyiz ama kadının ezilmişliğinin tarihi de oldukça eski, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
“Çanakkale’deki kadınlar özgürlük ve yetiştikleri ortam anlamında çok avantajlı. Çanakkale’ye ilk geldiğimde kadınları sokakta gördüm. Ne kadar çok kadın sokakta dedim kendi kendime. Bu bana güven duygusu verdi. Bu bir gerçektir. Bu şehirde güvendeyim diye düşündüm. Çanakkale kadın mücadelesine dört elle sarılmıyor. Ülkenin sorunları bu kentte biraz karşılık bulamıyor. Kadınların hayatlarında değişim olabilmesi için kadınlar bir araya gelmelidir. Kadının ezilmesinin ve yok olmasının tarihi o kadar eski ki. Yerleşik hayata ve tarım toplumuna geçişle birlikte kadının ikincilleşmesi başlıyor. Çünkü öncesinde toplayıcılık var. Kadın ve erkek topladığı her şeyi anında tüketiyor. Tarım toplumuna geçildikten sonra artı değer kavramı doğuyor ve biriktirme başlıyor. Erkek ekonomik gücü elde edip kadını ikinci plana atıyor.”
(Dilek Akşen)