Uzun yıllardır gündemde olup da geçen hafta kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu kapsamındaki yasal değişiklikler, azarlamanın hayatımızdaki yerini bir kez daha gözler önüne serdi.
“Müjde!”, “Beklenen değişiklik yapıldı” ve buna benzer başlıklarla sanki harika bir iş başarılmış gibi lanse edilen bu değişiklikler bırakın hayvanların haklarını korumayı, gizli kapaklı yapılan bazı uygulamaları yasal hale getirdi bile diyebiliriz.
Bakın, “mal değil can olarak tanımlıyoruz” derseniz, insanların sizden beklentisi de bu yönde olur.
Oysa bu değişikliklerle birlikte sokakta yaşayan hayvanlara yönelik işkence, şiddet ve öldürme fiilerinde bireylerin ve sivil toplumun şikayet ve dava açma hakkını ellerinden alındı.
Artık ipini koparan adını “doğal yaşam parkı” koyarak hayvanat bahçesi açabilecek.
Toplumun büyük kesiminin tepkisine neden olan yunus hapishaneleri de kapatılmayacak, büyük ihtimalle yalnızca isimleri değişecek.
Ama bence bu “Müjde”li haberdeki en bomba iş; petshoplarda kedi-köpek gibi hayvanların satışının yasaklandığını söyleyip sonra da “mal değil de can” dedikleri hayvanların internette ve üretim çiftliklerinde “katalogdan” satın alınmasının onaylanması oldu.
Üstelik egzotik ve yaban hayvanların ticaretine ve satışına bu değişiklikler kapsamında hiç değinilmiyor.
Hiç değinmediler.
Diğer eksiklikleri saymakla bitiremem.
Kısacası bir duruma nasıl müdahale ettiğinizin değil, onu nasıl pazarladığınızın daha önemli olduğu günümüzde öyle her “Müjde”ye inanmayın.