25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısı ile DİSK/Genel-İş Çanakkale Şube Sekreteri Öykü Kaytaz yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Kadına Yönelik Şiddete ve tacize karşı eşit ve özgür bir yaşam için mücadelemizi büyütüyoruz” denildi.
ile DİSK/Genel-İş Çanakkale Şubesi tarından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısı ile basın açıklaması yapıldı. Şube Sekreteri Öykü Kaytaz tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Kadınlar olarak bugün dünyanın her yerinde şiddete karşı sesimizi yükseltiyoruz. Kadına yönelik şiddet ve tacizle mücadele edenleri cezalandıranlara, kadınları koruyan yasalardan çekilenlere, yasaları etkin bir şekilde uygulamayanlara, şiddet ve tacizin sorumluluklarını kadınlara yükleyenlere karşı mücadelemizi hep birlikte büyütüyoruz. Kız kardeşlerimizle birlikte dayanışmayı sürdürmekte ısrarlı olduğumuzu bir kez daha söylüyoruz.
Kadınlar olarak toplumsal hayatın bütününde eşitsizlik, ayrımcılık, güvencesizlik ve yoksullukla yüz yüze bırakılıyoruz. Ataerkil düzen içinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği her gün yeniden üretilirken işgücüne katılımda zorluk yaşıyoruz, eğreti istihdam biçimlerine maruz kalıyoruz, eşit ücret alamıyoruz; sendika üyesi olmamız engelleniyor, şiddete, mobbinge ve baskıya maruz bırakılıyoruz; katlediliyoruz. Türkiye’de son aylarda kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet haberleri toplumsal gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Kadın cinayetleri neredeyse katliam boyutuna ulaştı. Yaşamın her alanında artan şiddet ve taciz vakaları nedeniyle kendimizi güvende hissetmiyoruz. Şüpheli kadın ölümleri artıyor. Son olarak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre sadece ekim ayında 23’ü şüpheli olmak üzere 48 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Kadın cinayetleri her geçen gün artarken failler iyi hal, tahrik indirimleri ile adeta şiddete, suça teşvik ediliyor. lLO’nun çalışma hayatında şiddet ve tacizin önlenmesi için kabul ettiği 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi birçok ülke tarafından onaylandı. Türkiye ise toplumsal cinsiyete dayalı, şiddete karşı kapsamlı koruma ve önleme politikaları içeren sözleşmeyi hâlâ onaylamadı. DİSK Kadın Komisyonu olarak ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanması için mücadele ediyoruz!
Kadına yönelik şiddetle mücadelede aktif rol alması gereken başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olmak üzere kamu kurumlarına; kadına yönelik şiddet ve tacizin önlenmesi, bununla mücadele edilmesi için uygulanması gereken yasalar ve uluslararası sözleşmelerin olduğunu hatırlatmak istiyorum. İktidar ile bakanlık bu yasa ve uluslararası sözleşmeleri uygulamakla sorumludur. İstanbul Sözlezmesi’nden bir imzayla taraf olmaktan çekilen, 6284 sayılı Yasa’yı etkin uygulamayan, lLO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni onaylamaktan kaçınan, kazanılmış haklara göz diken siyasal iktidar; kadınları erkek şiddetine karşı korumasız bırakıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında İstanbul Sözleşmesi, ILO 190 sayılı şiddet ve Taciz Sözleşmesi, 6284 sayılı Yasa vardır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede bu yasalar ve uluslararası sözleşmeler eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz! ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanması için
mücadelemizi sürdürüyoruz.”
“İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkılma Kararından Vazgeçilmeli”
Talepler dile getirilirken ise, “ İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılma kararından vazgeçilmeli, sözleşme ve 6284 sayılı Yasa etkin bir biçimde uygulanmalıdır.
25 Haziran 2021’de yürürlüğe giren ILO 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi Türkiye Hükümeti tarafından onaylanmalı, etkin biçimde uygulanmalıdır.
Toplumsal cinsiyet temelli suçlarda, kadın cinayetlerinde cinsiyetçi iyi hal, tahrik indirimi gibi uygulamalardan vazgeçilmelidir. İktidarın politikalarında kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek çalışma biçimleri yerine kadınlar için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır.
Kadınların işgücüne katılımının önündeki en büyük engellerden olan ve kadınlara özgü görülen ev içi sorumluluklar için kamusal politikaların hayata geçirilmesi şarttır. Özellikle kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak herkesin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalıdır. Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zorunlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmelidir.Kadın mücadelesinin, toplumsal mücadelenin en önemli parçası olduğunu hiçbir iktidar unutmasın! Tüm kadın işçileri, kız kardeşlerimizi bu yaratılan şiddet, eşitsizlik, ayrımcılık, güvencesizlik, yoksulluk ve baskıya karşı yan yana ve omuz omuza olmaya örgütlenmeye, sendikalı olmaya, DİSK’Ii olmaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.