Şule Şahibe Dikoğlu, 6 Şubat depreminden sonra Çanakkale’ye geldi. Mesleğini Çanakkale’de de icra etmek isteyen Dikoğlu, belediye tarafından imkan sağlanan Kadın Dernekleri El Emeği Satış Alanı’nda tezgahını kurdu. Yaptığı işlerde geri dönüşüm eşyalarını kullanan usta eğitici, işi için “Hayal etmek bir ilmek atmak kadar güzel…” dedi.
Yaşadığı iki depremin ardından işine daha da bağlanan ve “Ben 31 yaşımda eğitim almaya başladım ve şu an eğitmenim. Hiçbir şey için geç değil, bunu bilin… Hayat uzun bir yol ve bu yolun size ne çıkaracağını yola çıkmadan bilemezsiniz” ifadelerini kullanan Dikoğlu; 1999 Gölcük depreminin ardından Gaziantep’e giderek bir kız meslek lisesinde eğitim aldı.
‘Ben ilmek ilmek örgü yaptım zannederken, o ilmekler aslında hastalığıma duvar örüp savaşmışlar…’
Ardından usta eğitici olan Dikoğlu, hayatının ortasında başarmışlığın sevincinde yaşarken kanser hastası olduğunu öğrendi. Hastalığı karşısında gardı onun mesleğiydi, mesleğine olan aşkıydı… Dikoğlu, hastalığı karşısında mücadelen eden mesleği için ‘Ben ilmek ilmek örgü yaptım zannederken, o ilmekler aslında hastalığıma duvar örüp savaşmışlar…’ ifadelerini kullandı. Sağlık sorununun çözülmesinin ardından 6 Şubat depremini yaşayan usta eğitmen, Çanakkale’ye geldi. Çanakkale Belediyesi’nin kadınlara sunduğu Kadın Dernekleri El Emeği Satış Alanı’nda ürünlerini satışa çıkarmaya başladı.
Mesleğinin zorlukları konusunda sorulan soruya Dikoğlu “Her güzel şeyin zor yanı olduğu doğru, benim mesleğimin de zor yanları var. Örneğin sürekli gözlük kullanmak zorunda olmam beni yoruyor. Dikiş makinemin başında sürekli oturmak da zarar veriyor fiziksel açıdan. Mesela burada takı satan arkadaşlarım oturarak takılarını sattıkları yerde yapabilirken benim evde makinemle yapıp getirmem gerekiyor. İşim her mekanda yapılabilecek bir konforda değil. Nakışları yapmam ayrı zahmet onu dikişe geçmem ayrı zahmet…” yanıtını verdi.
Artık teknoloji günden güne gelişmesi, moda algısının şekil değiştirmesi ve tarzların azalarak seri üretimlerle tek tipleşme yolunda ilerlemesinin mesleğe yansıması konusunda usta eğitici “Tabii modaya ayak uydurup herkesin bildiği markalardan almak isteyen, onlara da yönelen çok kitle var. Ama bir taraftan da benim mesleğimde olduğu gibi özgünlüğü arayan bir kesim de var. Yani burada iş tamamen kişisel algı. Her ne kadar seri üretimlerle tek tip çantalar takılar vs olsa da özgünlüğe düşkün de bir kitle olduğunu bilmek içimizi rahatlatıyor. Onların bence avantajları marka isimleri ve popüler kültürün varlığı bu sebeple bizi biraz daha arka planda bırakıyor gibi gösterseler de özgünlük seven kitlenin de çoğunluk olduğunu bilmek dediğim gibi bizi işimize daha çok bağlıyor. Yani ben onları bizden ayrı görüyorum” dedi.
Bu işi yapmak isteyen kişilere ise “En başta bu mesleği sevmeli insan; sabırlı olmalı, emek harcamalı, başlarda anlamak zordur azim ister tekrar ister bunun sonunda hayalinizde ne varsa gerçek olur. Sevdiğiniz bir çanta var onu direkt satın almak yerine siz yapıyorsunuz ne kadar güzel bir duygu… Yani bu iş için çok hayal kurmalı, çok istemeli ve çok çalışmalılar. Bunların sonucunda zaten ip söküğü gibi yaptıklarının karşılığı tek tek gelecektir” sözlerini kullandı.
Son olarak usta eğitici Şule Şahibe Dikoğlu, cümlelerini “Hayal etmek bir ilmek atmak kadar güzel…Ben otuz bir yaşımda eğitim almaya başladım ve şu an eğitmenim. Hiçbir şey için geç değil bunu bilin… Hayat uzun bir yol ve bu yolun size ne çıkaracağını yola çıkmadan bilemezsiniz…” sözleriyle sonlandırdı.