Türkiye, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, kültürel zenginlikleriyle tanınan bir ülke. Ancak son yıllarda sosyal çürüme, ekonomik sıkıntılar ve siyasi baskılarla mücadele ediyoruz. Türkiye’de son yıllarda ekonomik büyüme! sağlanmış olabilir, ancak bu büyümenin arkasında derinleşen bir sosyal çürüme yatmaktadır. Neoliberal politikalar ve kapitalist düzen, ekonomik krizleri atlatabilir, fakat düşünsel, kültürel ve ahlaki değerlerdeki erozyonu durduramaz. Bu yazıda, Türkiye’deki ve özelde Çanakkale’deki sosyal çürümenin nedenlerini ve çözüm önerilerini ele alacağım.
Basit bir tanım yapmak istiyorum; Sosyal çürüme, toplumun ahlaki, kültürel ve düşünsel değerlerinin yozlaşması, bireyler arasındaki güven ve dayanışmanın azalması ve toplumsal normların bozulmasıdır. Bu süreç, bireylerin kişilik ve karakterlerinin zayıflaması, manevi değerlerin yerini maddi değerlerin almasıyla kendini gösterir. Mevcut iktidarın gücü ve kapitalist sistemin gücüyle de Türkiye’de sosyal çürüme derinleşmiştir.
Kapitalist sistem, büyümeyi hedeflerken sıklıkla insanların refahını göz ardı eder. Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler, işsizlik oranlarının yükselmesine, gelir eşitsizliğinin artmasına ve yoksulluğun derinleşmesine yol açtı. Bu durum, toplumsal dayanışmayı zayıflattı ve insanların birbirine olan güvenini sarstı. Ekonomi belki batmaz, ama insanların yaşam kalitesi ve umutları çökmüş durumda. Türkiye’de gelir dağılımındaki adaletsizlik, sosyal çürümenin en büyük nedenlerinden biridir. Zengin ve fakir arasındaki uçurum giderek artmakta, emekçi sınıfın yaşam koşulları her geçen gün kötüleşmektedir. Bu durum, toplumsal huzursuzluğu artırmakta ve bireyler arasında güvensizlik yaratmaktadır.
Kapitalist sistemin teşvik ettiği bireycilik ve rekabet kültürü, insanların sürekli olarak maddi kazanç ve bireysel başarı peşinde koşmasını, manevi değerlerden uzaklaşmasını ve birbirlerine yabancılaşmasını sağlamaktadır. Sosyal medya ve dijital platformlar, bu süreci hızlandırmakta ve bireyler arasındaki ilişkilere zarar vermektedir.
Ekonomik çöküşün yanı sıra, düşünce ve kültürel çürüme de Türkiye’nin önemli bir sorunudur. Medya sansürü, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve bilimsel düşünceye karşı yapılan saldırılar, toplumun entelektüel gelişimini olumsuz etkiliyor. Bu çürüme, insanların eleştirel düşünme yeteneklerini kaybetmelerine ve popülizme daha yatkın hale gelmelerine neden oluyor.
Tüketim kültürü de çürümenin nedenleri arasında yer alıyor. Reklamlar ve medya aracılığıyla dayatılan tüketim çılgınlığı, insanların manevi tatminini azaltmakta ve toplumsal değerleri zayıflatmaktadır. Kültürel yozlaşma, toplumun her kesiminde kendini göstermektedir.
Mevcut iktidarın otoriterleşme eğilimleri ve demokratik hakların kısıtlanması da, toplumsal çürümenin en önemli nedenlerindendir. Muhalefetin susturulması, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, toplumda adalet duygusunun zayıflamasına ve bireylerin devlete olan güveninin sarsılmasına neden olmaktadır.
CHP’nin Yerelde Sosyal Çürümenin Önüne Geçme Stratejileri Ne Olmalı?
Cumhuriyet Halk Partisi, yerel yönetimlerde sosyal çürümenin önüne geçmek için radikal ve yenilikçi politikalar geliştirmelidir. İşte bazı öneriler:
- Eğitim ve Kültürel Projeler: Gençlere yönelik eğitim programları ve kültürel etkinlikler düzenlenmeli, gençlerin kişisel ve manevi gelişimi desteklenmelidir.
- İstihdam ve Ekonomik Destek: Yerelde iş imkanlarının artırılması ve gençlerin istihdam edilebileceği projeler geliştirilmelidir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler desteklenerek yerel ekonominin canlanması sağlanmalıdır.
- Sosyal Dayanışma Programları: Toplumsal dayanışmayı artıracak sosyal programlar ve projeler hayata geçirilmelidir. Yardımlaşma ve dayanışma kültürünü teşvik edecek faaliyetler düzenlenmelidir.
- Demokratik Katılım ve Şeffaflık: Yerel yönetimlerde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri benimsenmeli, halkın karar alma süreçlerine katılımı sağlanmalıdır. Bu, toplumsal güveni artıracaktır.
- Kültürel Değerlerin Korunması: Yerel kültürel değerlerin korunması ve yaşatılması için projeler geliştirilmeli, bu değerlerin genç nesillere aktarılması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak; Türkiye’de ve Çanakkale’de sosyal çürümenin önüne geçmek için toplumsal dayanışma, adalet ve eşitlik ilkeleri temel alınmalıdır. Çanakkale’nin sosyal çürümeyi aşması için yerel yönetimlerin ve halkın birlikte çalışması gerekiyor. Bu, sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve insani bir dönüşümü gerektiriyor. Mevcut iktidarın otoriter ve neoliberal politikalarına karşı, sol bir perspektifle radikal ve kapsayıcı çözümler üretilmelidir. Ekonomik büyüme, toplumsal değerlerin ve ahlaki yapının korunmasını sağlamaz. Bu nedenle, CHP gibi yerel yönetimlerde iktidara gelen partilerin, sosyal çürümenin önüne geçmek için somut ve etkili politikalar geliştirmesi bir zorunluluktur. Yerel yönetimlerin proaktif adımlar atması ve toplumun her kesiminin katılımıyla bu sorunların üstesinden gelinmesi mümkündür. Ancak bu şekilde, daha adil, eşitlikçi ve dayanışmacı bir toplum inşa edilebilir.
Hüseyin Çay