Trabzon’da yaşanan anarşiyi anlatmak için geniş bir perspektiften bakacağız. Öncelikle şunu net olarak söylemeliyiz ki, bu yazının içinde herhangi bir takımın fanatik taratanlığı yoktur. Olaylar tarafsız bir gözle anlatılacaktır. Öncelikle, 55 yıldır Futbolun içinde olan ve her kademesinde görev yapan birisi olarak, yazdıklarımızın dikkatle incelenmesi lazımdır. Yapılan bu anarşi, organize bir durumdur. Ev sahibi kulübün başkanının açıklamaları, suçluluk telaşındandır. Niye mi? Maç başlamadan skorboardda, Kurşunlanan otobüsün gösterilmesi, organize bir durum olduğunun net delilidir. O maçta Federasyon adına görev yapan, en az Dört Temsilci vardır. Birinci derecede suç onlarındır. İkinci ve üçüncü derecede, İlin Valisi ve Emniyet Müdürü bulunmaktadır. Görevden alınmaları gerekirdi. Ancak seçim nedeniyle Nisan ayının başlarında alınacaklardır. Tabi ki, Futbolumuzu kargaşaya sevk eden Federasyon Başkanını da, unutmamak lazımdır. En son ise müsabakanın hakemi, Halil Umut Melerdir. Ya korkusundan bir şey yapamadı. Ya da “bu maçı her halükarda bitir” talimatı almıştı. Yoksa bu müsabaka 30 uncu dakikada tatil edilmişti. Bu işin tam göbeğinde görev yapmış, eski bir Federasyon temsilcisi olarak deriz ki, gerek güvenlik toplantısında, gerekse, sabah yapılan eşgüdüm toplantısında, çıkması muhtemel olaylara karşı, tedbir düşünülmüş müdür? Her müsabakada, sahanın etrafında, yüzleri tribüne dönük onlarca Polis bulunduğu malumlarınızdır. Amma, ne hikmet ise, üç tane gürbüz teyzeye, güvenlikçi gömleği giydirilip, emniyet sağlansın diye göz boyanmıştır. Zaten, Güvenlik görevlileri mahalli olarak temin edilir. Parası da ev sahibi kulüp tarafından ödenir. Müsabakaya girişlerde üst araması yapılmamıştır. Passolig kartları denetlenmemiştir. Tribüne, kesici maddeler ve Havai fişekler sokulmuştur… Su şişelerinin stada sokulması ve büfelerde satılması yasaktır. Ancak satılacak su bardak su olma şartı vardır. Gelelim, müsabakanın başlamasına. Orta hakem, 4’cü hakemle irtibat kurup, her şeyin hazır olduğu işaretini bekler. Dördüncü hakem de, protokol tribünündeki Federasyon temsilcine döner. Ya telsizle, ya da işaretle maçın başlaması için okeyi alır. Emniyet tedbirlerinin alınmadığını gören Temsilci müsabakanın başlaması işaretini vermemelidir. Düşünün. Misafir takım, havaalanına gitmek için, soyunma odasında 3 saat bekletilmiştir. Allah aşkına. Burası Patagonya Devleti midir? Ya, göbeğinden konuşanlara ne demeli? Efendim misafir oyuncular, sahaya giren taraftarları dövmemelermiş. Çiçek mi vereceklerdi? Vallahi biz de olsak, döverdik. Hem de ne dövme. Ne işleri var futbolcuların bulunması gereken yerlerde? Bir konu da Misafir takımın rakibi olan kulübe. En çok bağıran, ahkam kesen onlar. Yahu size ne oluyor? Sizinle ne ilgisi var? Sonuçta, bu yazı yazılana kadar sevkler yapılamadı. İşin içine siyasetçiler girdi. Bakın görün. Misafir takım oyuncuları mağdur olduğu halde, suçlu ilan edilecek. En az, üç futbolcusuna ceza verilecektir. Ya ev sahibi takıma ne ceza verilecek? Pansuman bir tedavi ile geçiştirilecek. Misafir takımın Ligden çekilme konusuna gelince, bu konuda, ne olur, ne biter bir bilgimiz yok. Kendi branşımız ile ilgi yazdık. Bu kadar olaydan sonra da, Federasyon başkanı, hala o koltukta oturuyorsa, pes demekten başka bir şey söylenemez. Sağlıcakla…
Yusuf Eroğlu