Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sahiplenen Çocuklar, Paylaşmayı Öğrenememiş Yetişkinler

Bebekler sahiplik duygusuna doğuştan

Bebekler sahiplik duygusuna doğuştan sahiptir. Sahip olma, aslında var olma arzusundan kaynaklanır. Sahiplik duygusu, bir çocuğun hayatında olması gereken bir duygudur fakat dengeden çıktığında, çocuğun kendisine ve çevresine zarar verebilir. Bu duygu kontrol altına alınamadığında, paylaşma duygusunun gelişmesine engel olur. Bebekliklerinden itibaren sahiplik duygusunu yoğun yaşayan çocuklar, büyüdükçe ebeveynlerini paylaşmakta zorlanırlar. Çocuğa verilen özgürlüğün ve sahiplenme sınırının, anne ve babası tarafından kontrol altına alınmaması ve uygun bir dille, bu dengesizliğin verdiği zararların çocuğa anlatılmaması, onun anne ve babasının birlikteliğini, sonra varlığına karşı bir tehdit gibi görmesine sebep olabilir. Bu yüzden, anne-baba-çocuk ve varsa, diğer aile büyüklerinin her birinin, ayrı bireyler olduğu ve sevgi ile birbirlerine bağlı oldukları, çocuğa açıkça anlatılırsa iyi olur. Çocuğa karşı sevgi dolu davranışlar ve ilgi devam ettiği sürece, çocuk, anne ve babanın yakınlığını, varlığı üzerinde bir tehdit gibi algılamaz.

Yeni doğmuş bir kardeş, ilk çocuğa özgürlük alanı kısıtlanmış gibi hissettirebilir ve anne/babasıyla geçirdiği zamanın yok olacağından korkmasına neden olabilir.  Yeni gelen bebeğe verilen ilgi, gösterilen çaba ve annenin emzirmesi bile, büyük kardeşin sahip olduklarının, onun tarafından çalındığı hissini verebilir. Bebek büyüdükçe, abla veya ağabeyinden küçük oluşunu, annesine karşı kullanmayı öğrenir. Küçük ve savunmasız oluşunu, annesine karşı bir silah olarak kullanmaya başlar. Bunun sonucunda, her şey onun hakkıymış gibi davranmaya başlar fakat bu sefer, yaşça büyük çocuk, kardeşini kıskanarak, ona karşı öfke duymayı geliştirir. Bu yüzden, ebeveynler, çocukları arasında ayrım yaptıklarında ve rekabet yarattıklarında, çocuklarında derin yaralar açtıklarının farkında olmalılar. Çocukların, birbirlerine sevgi ve saygı dolu davranışlar içinde kalarak, ortak alanlarını nasıl paylaşabilecekleri öğretilebilir. Cinsiyet ayrımı gözetilmeden, çocukların varlığına değer verildiği, anne ve babalar tarafından, sözcükleriyle tutarlı davranışlar sergilenerek gösterilebilir. Çocuklara eşit şartlar ve fırsatlar sunulduğunda, evde üzerlerine düşen sorumluluklar, paylaştırıldığında, çocuklar arasında gelişebilecek kıskançlıkların veya rekabetin önüne geçilir. Çocukluklarında güven duygusu geliştirememiş anne ve babalar, özellikle kız çocuklarını, dış dünyadaki tehlikelere karşı koruma adına, onları aşırı sahiplenerek üzerlerinde baskı kuruyor. Oysa, güvenlik düşünce ve inançlarımızda yatar.  Çocukların karşılaşabileceği tehlikelere karşı uyarılar, sade bir dille anlatılabilir. Gerçek yardım, çocukları aşırı sahiplenmekten yerine,  özgür iradelerine saygı duyarak, onları hayata hazırlamaktır. Çocuğa güvenildiği gösterildiğinde, bireysel sorumluluk alması kolaylaşır.

Çocukların istekleri sürekli yapıldığında, onlar bunun doğal ve normal olduğunu düşenebilirler. Bu nedenle, evde veya dışarıda her gördüğü eşyaya sahip olmaya çalışan ve olamadıkça ağlayan çocuğun isteklerine, kararlı bir ses tonuyla karşı çıkılmalı ve sınırlar çizilmelidir. Müsrifliğe giden ve aşırı tüketime yönelik anne/baba tutumu, çocuğun gelecekte doyumsuz ve mutsuz olmasına zemin hazırlar. Çocuğun nelere sahip olacağı konusunda eğitimine, bir yaşından sonra başlanması önemlidir. Bu dönemde yapılan doğru bilgilendirme ve eğitim sayesinde, çocuğun ailedeki kardeşleriyle ve çevresindeki diğer kişilerle olan ilişkisi, olumlu olarak gelişir. Çocuk, kendi malına sahip olma ve diğerlerinin de sahip olduklarına saygılı davranma konusunda, dengeli olmayı öğrenir.

Sahip olma güdüsü yüksek ve elde ettikleriyle ancak mutlu olmaya çalışan bir anne ve babanın çocuğu, mutluluğun parayla ve sahip olduklarının çokluğuyla ilişkili olduğunu düşünür. Bugün dünyada yoksulluğun artması, sahip olma içgüdümüzün dengeden çıkmasından kaynaklanıyor. Maddi durumu gayet iyi olan insanların, hala yoksunluk bilinci taşımasına hayret ederiz çünkü çocukluklarında, ailelerinden biriktirme ve aşırı sahiplenmeyi öğrenmişlerdir. Ancak, sahip olduklarıyla güven içinde olabileceklerine inandıkları için de paylaşamazlar, kalpleri sevme ve sevilmeye kapalı olduğundan, kendilerini yalnız hissederler.

Bu dünyanın ve insanların geçici olduğu hakikati akılda tutularak, çocuklarımızı ve mal varlığımızı aşırı sahiplenmeyi bıraktığımızda, dünyada paylaşım hareketi başlatacağız. Bu da dünyanın zenginliklerinden hep birlikte faydalanmamıza fırsat sağlayacak.

Hep birlikte paylaşım dolu günlere…

 

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech