Prof. Dr. Esergül Balcı
Neredeyse herkes Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürkçü teğmenlerle, Atatürkçü olmayan teğmenler arasındaki kavga ve sonuçlarını takip ediyor. Ne bekliyorlardı ki?
Birleşik kaplar ya da sistem yaklaşımı gereği sistem içindeki her kurum birbirini etkiler ve etkilenir. Bunun sonucu olarak, olacağı buydu denir ancak. Zaten 15 Temmuz kalkışmasında da bunu yaşayarak görmedik mi?
FETÖ gider gibi oldu, yerine belki de METÖ geldi. Henüz emin değiliz. Ama asıl üzerinde durulması gereken, nasıl bu hale gelindi? Bize bir şey olmaz, askerimiz var, bana ne elbet birileri bir şeyler yapar, düşüncesiyle ortaya çıkan ihmaller ve sorumsuzluklar zinciri nedeniyle elbet.
Artık kendimizden başka kimse yok ne yazık ki! İranlı arkadaşlarım kendilerinin de bizim gibi düşündüğünü ve bugün geldikleri noktayı üzüntüyle anlatıyorlar. Bizi uyarıyorlar, gidişimizin dışarıdan bakılan gözle aynı kendilerinin yaşadığı sürece benzediğini söylüyorlar.
Gözler Bakan Y. Tekin’in TBMM’de yaptığı konuşmaya çevrilmiş durumda. Asıl bakacağımız nokta Tekin’i oraya kimlerin getirip bu görevleri yapmak üzere görevlendirdiği.
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli idi. Tekin daha Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı iken, karma eğitime karşı olduğunu, kız okulları açılmasını, medrese mezunlarına diploma verilmesini, önermişti. Bu önerileri çok beğenilmiş olacak ki, sadece onun için kısa süreliğine yasa değiştirilerek rektör yapıldı. Yasa onun rektörlüğü gerçekleşince de tekrar eski haline döndürüldü.
Her şey adım adım planlı programlı olarak gerçekleştirildi. Her kuruma birileri yerleştirilirken askeri okulların bunun dışında kalması beklenemez. Üstelik açık açık askeri yasalar çiğnenirken, Atatürk’e karşı olanlarla Atatürk’ü savunanların aynı işleme tabi tutulması, “tavşana kaç tazıya tut” yaklaşımından başka bir şey değil.
Olan güzel ülkeme oluyor. Şimdi kendimize soralım tüm bunlar yapılırken neredeydik, neler oluyor diye sorduk mu? Durum, Balkan savaşlarındaki Osmanlı ordusundan farksız, dört tarafı sarılmış ülkemin güvenliği tehlikede!