Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İzâfiyet sanatı : Sinema

Yalnız bir gece. Hava buz. Kar değil, don yağıyor Bir

Yalnız bir gece.
Hava buz.
Kar değil, don yağıyor
Bir şehrin boşluğundaki yere.

Bir umut dolanıyor bi kaç martı.
Gecenin karanlığında,
Başımın üzerindeki gökte.
Bir hışım açıyorum,
Yağmur damlalarının tutunduğu defterimi,
Kalemin kapağı ağzımda.
İtiyorum kalemin ucunu defterin üzerine.
Hiç bir değişiklik olmuyor,
Canı yanan defter yaprağının yüzünde.
Hohlarken düşürüyorum kapağı.

Kalabalığın artan sesini işitiyor kulaklarım.
Karmaşadan ıslanan keskinlik batıyor ruhuma, yağmur damlalarının şapkamdan atlayışları süresinde.
Umudun,sadece insana özgü bir gerçek olduğunu hissederek.

Yazmaya başlayan kalem, mavi izler bırakarak ilerlerken haykırıyorum, sessizce. “Sonunda.”

Yazdığı kağıdın sonuna koyduğu nokta ile kırıldı kaleminin ucu. Yeni alışmaya başlamıştı bu “çıtçıtlı” kaleme. Kurşun kalem daha zor kırılıyordu. Ama onun da sürekli kalemtraşla açılması gerekiyordu. Lisede bile kapı kenarındaki çöp kutusuna kalem açılıyordu, ders aralarında. Kağıdı eline alarak baştan sona üzerinden geçmek istedi yazdıklarının.

“Seyircinin, parçalara ayrıldığı için deneyimleme imkânı bulduğu bir dünyayı keşfetmeyi amaçlar. Bu amaç, nedene hizmet aşamalarından bir ya da bir kaçını oluşturabilir. Yaşanmışlık, ânı tahayyül etmek, benimsemek, mantığına yatırmak gibi bir çok olguyu bir birine çarpıştırarak, sürterek ya da üstüste koyarak kavramın salt bilincine tezahür eder.”

Bir müddet düşündü. Kaleminin ucunu düzelterek bir kaç yere ekleme yaptı, bi kelimenin üzerini çizdikten sonra. Kalemin ucu yine kırıldı. Bir kaç çıtlama hareketi gerçekleştirdi. Kalemden hiçbir şey çıkmadığını görünce kağıdı katladı. Önce ikiye sonra dörde. Masadan kalkarken cebindeki bozuklukları bıraktı, kağıt paranın yanına. Tütünlüğünden çıkardığı sigarasını yaktığında masadan kalkmış, dışarıya çıkmıştı. Üzerine Hücum eden ıslak rüzgâra bakmaya çalışırken söylendi…

Çalan vapur düdüğünün bitişini yakaladı kulaklarım. Martılar yoktu, başının üzerinde.
İskekeye gelen vapur halatlarını çözüyordu. İleri atılmak isterken durdurdu kendim kendimi. Yazdığım mavi mürekkep kelimeler, yağmur damlalarından ötürü dağılmaya yüz tutmuşlardı. Kabanımı geçirdim elinin üzerine. Yavaş, baskılı ve dikkatli bir şekilde sildim defterdeki bütün kelimeleri. Elimi kaldırdığımda hiçbirisi okunmuyordu. Vapur uzaklaştı iskeleden. Başladığım noktaya geri dönerken aynı adam değildim sanki. Gülümsedim, başımı gökyüzüne kaldırıp. “Martılaaaar!”

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech