Hayat akıyor. Deli gibi , divane gibi önüne ne kattıysa götürüyor. Artık zaman yetmiyor. Bilim insanlarına göre dünyanın dönme hızı da artmış. Yani hayat hem bilimsel hem gönülsel açıdan gidiyor kaçınılmaz sona…
Bu hız bize kendine gel derken biz bu mesajı yanlış anlıyoruz . Her gün kin, nefret, hırs, iktidar , koltuk,post sevdası da artıyor. Herkes tepe olmak için ayakları eziyor. Trafikte bile sen beni nasıl sollarsın diye insanlar birbirini çekip vuruyor. Ev işlerini düzgün yapmıyor diye kocalar eşlerini küsürlü sayılarda bıçaklıyor. Çocukların gözü önünde nice anne nefesini bırakıyor sonsuzluğa. Herkes haşa Tanrı sanıyor kendini. Canı da alırım diyor düzeni de sağlarım. Kimse ondan Tanrıcılık oynasın istemezken o olmadığı , olamayacağı hadde ilerliyor. Firavun da kendini Tanrı sanırdı diyemiyorsun desen de cahile ne anlatacaksın.
Bir grup daha var ki , Herkes meraklı, herkes herkesin hayatına burnunu sokacak kadar menzilsiz. Yediğinden içtiğine kadar sana akıl vermeye çalışan nice hadsiz. Sahi biz neden haddimizi bilmeyiz. Alamayacağımız canı alır , dokunamayacağımız bedenlere dokunur , kazandığı parayı yediği yemeği diğerlerini gözüne sokarak ego şişiriz . Ekmek bulamayan insana neden çatlayan ar damarımızı gösteririz ki. BİZ KİMİZ Kİ. Aynı havayı soluyan. Aynı topraktan gelip aynı toprağa gidecek beşerler. “Her şeyi bilmene gerek yok haddini bil yeter” diyen o güzel Pir bunu sadece klavye dervişliği yapalım diye dememiş olsa gerek.
Çok severim Sultan Süleyman’ın vasiyetini. Demiş ki koca hükümdar” cenazemde bir elim tabutun dışında dursun. Dursun ki bu dünyadan hiçbir şey götüremediğimi herkes görsün .”. Tanrıcılık oynayan ahir zaman insanı için ne güzel bir vasiyet . Haydi bir de şiirinin son bölümünden alalım alacağımızı. (Şiirin tamamını okuyun derim)
Kabul et Süleyman ! Dünya bir hayaldir.
Soluduğun hava bastığın toprak içtiğin su yandığın ateş hayaldir.
Daim sanma !
Sultan kere sultan olsan kar etmez.
Hakikatin ırmağında herkes üryandır!