Hümanizm kavramının güncel düşünürler tarafından fazlaca eleştirildiğine dikkat çekmiştim. Şimdi bu “hümanist” yani “insancı/insancıl” kavramı yerine gündeme getirilen kavramlardan bahsetmek istiyorum.
Dönemimizin en popüler kuramlarından biri post-human yani insan-sonrası kuramı. Bu kuram Rosi Braidotti tarafından ortaya atıldı. İnsan’dan sonrayı ya da insanın dışında kalanları da etik, ahlak, politika gibi alanlara dâhil etmenin yolunu arayan düşünür işe önce sağlam bir hümanizm eleştirisi ile başlıyor.
Hümanizmin ölçütlerinin çok Avrupa-merkezci olduğuna dikkat çeken düşünür, bu akımın insanlar ve toplumlar arasındaki ayrımları ve hiyerarşiyi beslemekle sonuçlandığını söylüyor. Buna göre eleştiri oklarını yöneltmemiz gereken yeni kavram insan-merkezcilik kavramı oluyor.
İnsan-merkezci düşünce; etik, ahlak, sanat, hak, hukuk, bilim, siyaset ve diğer bütün konularda esas önemli ölçüt olarak insanı seçip öyle düşünce ve eylem üretmeyi gerektirir. Örnek vermek gerekirse gezegenimizde gerçekleşen ekolojik sorunlara, bu sorunların insanlara zarar vereceği düşüncesiyle karşı çıkılır. Dünya, artık “insanlar” için yaşanılması zor bir hale büründüğünde ekolojik sorunların problem olduğu kabul edilir. Bu süreçte canlılık ağı ve gezegenin kendisi dikkate alınmaz.
İnsan-sonrası kuram, işte bu bakış açısının ötesine geçme amacındadır. Bu bakış açısının etik olmadığını savunan düşünürlere katkı yaparak uzun vadede iddia ettikleri kadar faydalı da olmadığını söylüyorum. İnsanı, çevresinden izole ederek düşünmek gerçekliği görmezden gelmektir. İnsanın, insan-olmayanlarla bağı onun doğru anlaşılıp yorumlanması için elzemdir.