Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sandık II

Kapattığım ellerimle nefesimi dışlayanın

Kapattığım ellerimle nefesimi dışlayanın ben olduğunu
hissettim, son nefesimi verirken. Yansımamdaki ‘’ben’’in,
ben olup olmadığımı anlayabilmem için bir nefes zamana
daha ihtiyacım oluğunu hatırlıyorum sadece. Bir nefes daha!
Sadece bir nefese daha! diye düşünürken, ellerimi çekmeyi
unuttuğumu gördüm.Gülümserken, mavi sedef bir sandığın
içinde. Dünya üzeri bütün adımlarım sığmıştı sandığın
içine. Mutlu mu olsam, dehşete mi kapılsam bilemedim.
içimdeki İkilem zamanı aralığında, buğdayın tahta zemine
serpiştirilişinin ritmik olmayan seslerini duyumsadım
gökyüzümde. Hala mavi ahşap sedef sandığın içinde
olduğumu anladım.her sandık içindeki sandığın bi yaşayanı,
bi düşüneni olmalıydı. Az önce karşılaştığım kişi de bunlardan
biri miydi? diye sorarken bi acı tarlasına düştüğümü hissettim.
kucağımdaki bütün horozlar gagalarıyla didiklemeye başladı
kollarımı, yüzümü, gözlerimi, zihnimi ve hayallerimi. Eksen
eksen bölündü. önce zihnim, ruhum ve ardından bedenim.
ölümün bir an olması gerektiğini düşünecek bile zamanımın
olması, izafiyet teorisini bütün gerçekliğiyle bıraktı zihnime.
bir horozun gagasını yakaladım sonra. aniden,istem dışı bir
refleks olarak. Bu hareketimi sorgulayacak zamanım da kalır
mıydı acaba? bu soruyu düşünecek zamanım olmuştu ne de
olsa. Sonra diğer elim tuttu, biraz daha büyük ve iri bir horozu.
bu sefer boynundan. canlılar mıydı? bana mı öyle geliyordu?
onlar da benim hissettiklerimi hissedebiliyorlar mıydı? ya da
kendilerine özgü hisleri var mıydı mavi ahşap sedef motifli
bu sandıkta? çok düşündüm. zaman, izafiyetin de ötesine
geçti.son nefesim, bütün hayatım boyu zamandan daha
uzundu. Gök gürültüsü koptu birden. bıraktım horozları. bütün
horozlar sustu o an. gözlerim yıllardır kapalıydı evet. şimdi ise
zihnimin kapısında kendimi bekliyordum. bi anahtar sesi geldi
ayaklarımın önünden.tok bir ses. vals yapmaya çalışan iğde
yaprağı misali çınladı karanlığım. anahtar zemine uzandığında
ayak parmağımın ucuna değdiğini hissettim. yavaşça
eğildim. acelem yoktu artık. zamanım yoktu. el yordamıyla
bulduğum anahtarı, el yordamıyla resmettim. anahtarın
buğday tanelerinden yapıldığını anladığımda, horozlar çoktan
üşüşmüşlerdi. zihnimin kapısının önünde, mavi ahşap sedef
sandık ile bir anahtar ellerimde. horozların yarı boyuma kadar
geldiğini hissediyordum, ağırlıklarından. sevindim. bitecek
artık diye sevindim. sadece son soru. zihnimin aydınlık kapısı
mı, mavi ahşap sedef sandık mı? sadece düşündüm.bedenim
sorumu bitirmeden harekete geçti. Zihnimin kapı deliğinde
iki tur sağa çevirdi anahtarı. görmeyen gözlerim kamaştı.
öyle kamaştılar ki, bütün kanatsız kelebekler kozasından çıktı
aynı anda. Her birinde bir buğday tanesi vardı. yükseldiler,
yükseldiler.. Zihnime düşen buğday tanelerinin ritmik olmayan
seslerini duydum. mavi ahşap sedef sandığın üzerine dökülen
buğdaylar. aynı seslerdi. ritmik olamayan kısımları bile aynı.
Ellerimle kapattım yüzümü, kalbimle kapattım aklımı. lakin
zihnimi kapatacak bir soyut bulamadım o an. koza nın içindeki
kanatsız kelebektim ben. kendi horozlarımı buğdayla besleyen.
sonunda bitti. bedenimden bağımsızdım artık. herhangi bir
somut olgudan ayrı. Ve pişmandım. buğday tanelerinin tadına
bakmadığım için

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech