Yılmaz Güney, her yıl doğum günü ve ölüm yıl dönümünde ülkede bir polemik ile gündem olur. Sanatı, devrimciliği ve kişiliği her yıl milyonlarca insan tarafından yeniden ve yeniden sorgulanır.
Nitekim burada sorgulanan aslında sanatı değil. Ne kadar iyi bir sanatçı olduğu da polemik sebebi olan davranışlarını hiç mi hiç etkilemiyor. Zaten mevzu bahis polemik de artık Yılmaz Güney’in problemi değil. Kendisi halihazırda bir röportajında buna ilişkin bir özeleştiri vermiş. Kabul görüp görmediği, makul karşılanıp karşılanmadığı kişiden kişiye değişir.
Güney aramızdan ayrılmış olsa da boş bir polemikten ötesine geçmek için bu konuyu daha etraflıca masaya yatırmak ve Güney özelinden çıkarmak gerekiyor.
Öncelikle bunu sağ ve sol arasındaki bir çatışmaymış gibi değerlendirmek kesinlikle yanlış. Güney’in eylemlerinin sorumluluğunu sola yıkmak da bir o kadar öyle. Çünkü Güney’in sağcı ya da solcu olması şiddet failliği ile ifade edilen eylemlerini etkilemediği gibi solcu olmak da failliği aklamıyor. Konunun sanatıyla ise hiçbir ilgisi yok.
Konu devrimcilik ise… Kadınlar, her sınıfın kendi içinde en alt tabakasında yer alıyor. Kadın hareketinin çözümü de her şeyde olduğu gibi ancak sınıf mücadelesiyle mümkün olabilir. Sosyalist mücadelenin içinde yer alan kadınlar sol içinde bir de solcu şiddeti ve baskısıyla mücadele etmek zorundalar. Nasıl bir din adamının istismarcı olduğunu söylemek dine saldırıymış gibi algılanıyorsa, solcu bir şiddet failine işaret etmek de devrimciliğe saldırıymış gibi geliyor. Oysa durum bambaşka.
Mücadelede gardını kuşanmış kadınlar, yoldaşları tarafından savunmasız bırakılmış oluyor. Ezilenlerin yanında olması gerekenler, kendi içlerinde yeniden ezen konumunda olurken, kadınlar ezilenler sınıfından bir türlü çıkamıyor.
Kutsallar yıkılmalı. Materyalistler, bütün kutsalları yıkmalı. Kadının eşit hak ve fırsatlar için verdiği mücadeleye zarar veren ve bu mücadeleye sahip olan kişileri aklamak, kutsallaştırmak mücadelenin temeliyle büsbütün bir tezat içinde.
Suçluya suçlu demek mücadeleye zeval getirmez.
Esra İrem Özer