Ülkemizde akla ziyan işler oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortak protokol imzaladı. “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında, okullarda rehber öğretmen varken, “manevi danışmanlık” adıyla imam/müftü görevlendirilmesine karar verildi.
Bu protokol, Anayasamızın 124. Maddesi ile Tevhid-i Tedrisat Kanununa aykırıdır.
842 lise ve ortaokula manevi danışmanlar atandı. Doğaldır ki iktidarın büyük bir özenle açıp desteklediği, bu kadar imam hatip okul mezunu boşta kalamazdı. Üstelik bir de Diyanet Akademisi açılmışken.
Bu işe özellikle İzmir ve Eskişehir’den başlandı. Bunun bize bir şey hatırlatması gerekiyor. Nedir derseniz, bu illerin muhalefetin kalesi olması ve iktidarın buralara diş geçirememesi. Bu durum ister istemez sırada Çanakkale mi var, sorusunu akla getiriyor. “Değerler Eğitimi” önce tarikatlara şimdi de imam ve müftüye bırakıldı.
Halkın Kurtuluşu Partisi duyarlık göstererek suç duyurusunda bulundu. Eğitim- Sen ve Eğitim- İş protokole karşı çıktılar. Bunlar yapılırken, diğer büyük muhalefet partileri nerede sorusu akla geliyor.
Muhalefet kendi iç meseleleri ile uğraşırken “atı alan Üsküdar”ı geçiyor ve ülkemiz son hızla baskıcı-dinci bir rejime doğru sürükleniyor. Asıl sorunlar sümen altına atılıyor. Ekonomik sorunlar, hayat pahalılığı, açlık sınırı, çöpten beslenmeye çalışanlar, yeterli beslenemediği için bücür kalan çocuklar, sığınmacılar, güvenlik sorunları, tarımımızın durumu, eğitimimizin büyük sorunları vb.
Kısaca halk, laiklik ve Cumhuriyet sahipsiz kaldı, %48 değersizleştirildi. Oysa demokrasilerde iktidar kadar muhalefet de değerlidir. Bizdeki, “sözde demokrasi” durumuna geldiği için artık “gerçek demokrasi”den de söz etmek mümkün değil.
Prof. Dr. Esergül Balcı