Ah çocukluğumuz… Sobanın, aslında sıcak bir şey olduğunu beş parmağımızı da kızartmadan öğrenmemeye yeminli çocuklardık biz. Anlamak için dokunmak gerektiğini, acı da olsa tatmak gerektiğini düşünürdük. O kestanelerin sobanın üzerinde kızarması, o lezzet, sıcak sıcak kestaneleri yemeye çalışmak… Şimdilerde mutfak robotu ile yarışır olduk? Parçala! Doğra! Suyunu sık! Her şey pratikleşti ve tek düğmeyle hemen hazır. Ne elim koktu derdi var, ne de parmağımı da protein niyetine doğradım derdi. Oh! Mis değil mi? Üzgünüz… Yara almadan yara sarmayı öğrenemedik. Eldiven gibi gerçekle aramıza giren kalkanlar yaptılar. Bazen korudu, ama daha çok hissizleştirdi. Toprak pistir diye tohum ektirilmeyen bir neslin, topraktan gelene yabanileşmesi… Üzgünüz, tohum ekmek denilince ziraat geçti aklımızdan…