Dünyadaki mükemmellikse zıtların birbirini alaşağı etmeye çalışarak başarısız olmaları sonucu denge halinde kalması olarak tanımlanabilir. Yine başka kullanımlarında aşırılıktan kaçmak, istikrar vardır. Binlerce yıldır her yaşam döngüsünde çağlayan gibi gürüldeyip bulunduğu yatağı düzleştirerek kemale eren bireylerin nasıl oldu da fanatizmin, cehaletin doruklara ulaştığı; yoksul insanların varlıklı insanlar arasında bu kadar farkın açıldığı bir toplum meydana getirebildi? Bu soruya iktisat felsefesi üzerinden kendi cevabımı vereceğim. Sermaye birikiminin temelleri ve ardıllarının idealinde denge vardır. İktisat yönteminde önce makulü bulduktan sonra da ilerleyen analizlerde daha gerçekçi teorilere ulaşılır. Mükemmel rekabet yaşadığımız dünyada neredeyse olmayan bir hipotezdir. Bu hipoteze göre alıcı ve satıcının refahının toplamı en iyi seviyededir. Aktif pasif dengesi daima korunacağından, varlığı olmayan yüz milyonlarcası borçlanmakla tüketimi karşılamaktadır. Fakir ile yoksulun ortasındaki kritik kavram sermaye birikimidir. Bunu isteyerek başarabilenler pastadaki payını artırırken, tercih etmeyen veya başaramayanlar ise yapay ringde kalma mücadelesinde ardı ardına mağlubiyetler almaktadır. Bu denge mükemmel rekabetteki herkesin refah içinde olduğu bir denge olmadığı aşikâr. Bugünün dengesini tanımlayacak olursak, sermaye sahiplerinin rekabet etmeyip pastadan daha fazla pay almak için ortak hareket ettiği, sermayenin varlığının dahi daha fazla sermaye çekebildiği bir düzen vardır.