Kafein, daha az yorgun ve daha enerjik hissetmemizi sağlıyor. Şimdi kahvenizi elinize aldığınızı farz edin ve vücudunuzda neler olacağı hakkında konuşalım. İlk olarak o müthiş kokuyu içinize çekiyor ve tüm benliğinizle hissediyorsunuz. Araştırmalara göre kahve kokusu stresi azaltıyor. Kahve hazırlamadan önce ben de bunu sık sık uyguluyorum ve bence işe yarıyor. Kahvenizi içtikten sonra 5-10 dakika içinde emilmeye başlıyor ve bu emilim yaklaşık 45 dakika içinde tamamlanıyor. En fazla 120 dakika içinde de kafein seviyesi kanımızda en üst düzeye ulaşmış oluyor. Daha sonra ise vücudumuzdaki dokulara ve hücrelere hızlı bir şekilde yayılıyor. Bu dağılımda %80 oranıyla en çok beyin etkileniyor. Çünkü kafeinin en çok konuşulan ve en etkili olan yeri beynimiz. Peki kahve beynimizi tam olarak nasıl etkiliyor? Nasıl daha dinç hissediyoruz? Eğer uyanıksanız, merkezi sinir sisteminde yer alan adenozin adlı bir kimyasal madde beyninizde birikir. Bu molekül “adenozin reseptörleri” ne bağlanır. Reseptörlerde ne kadar çok adenozin birikirse o kadar yorgun hisseder ve uyumak istersiniz. Şayet uyumak için yatağınıza girdiğinizde bu adenozin yoğunluğu azalmaya başlar. Bu da sizin uyanıklığınızın yavaş yavaş artmasını sağlar. İşte burada kafein molekülü ile adenozin molekülü benzerlik gösteriyor. Beynimizdeki reseptörlerde kafein bulunduğu zaman, adenozinle arasındaki fark ayırt edilemiyor. Bu sayede adenozinin sakinleştirici etkisi azalıyor ve kafein molekülü sayesinde daha dinç ve enerjik hissediyoruz. Yani bir daha ki seferde dinç hissetmek için daha fazla kafein ihtiyacı duyuyorsunuz. Bu yüzden kahveyi bırakmaya çalıştığınızda ya da içmeyi aksattığınız zaman, eskisine göre daha yorgun hissedebilir; baş ağrısı, depresyon gibi olumsuz semptomlarla karşılaşabilirsiniz.