Ah! Nerde o günler. Çoğu kişi için; son teknoloji geleceğin tumturaklı başlangıcında geçmişe özlem başladı bile… Efsaneyi bilenleriniz vardır: Rus yazar Soljenitsin’in Gulag Kampı’nda sabun kalıplarına roman yazması gibi amansız bir güdü bu. İçte dolan ve taşma eğilimi gösteren her şey gibi sonsuzluğa uzanan keskin çizgide anlık bir düşünce bulutu misali var olmakla olmamak arasında gidip geliyor. Düşünceler kadar gerçek ancak sabun kalıpları kadar hassas. Zaman zaman düşünmüşümdür “Soljenitsin’i o ağır şartlarda sabun kalıplarına yazdıracak kadar şartlayan şey ne idi” diye. Epik bir yazma şekli çünkü… Bunu şimdiki konfor alanlarımızın içinde anlamamız mümkün değil sanırım. Konfor alanı dediysem bu boğucu gündem ve şartların içinde en azından; “Knut Hamsun kadar aç, Soljenitsin kadar yaratıcı olmak zorunda değiliz” düşüncelerinin dayandığı bir alandan bahsediyorum. Simülasyonun düşündüğümüz anlamda dijital bir yeniden yaratım değil aslında bize dayatılan ve gerçek yaşam dediğimiz bir yanılsamadan ibaret olduğu ve konfor alanının tüm bunları çeviren demir parmaklıklardan başka bir şey olmadığı fikri; belki de çoğumuzun anladığı, birçoğumuzun da zamanın ruhu sebebiyle ya tamamen o alanda yok olduğu ya da yeni yeni filiz verdiği yarı çorak bir toprak…
Bu sevimsiz manzara sizi ürkütmesin çünkü dairesel zaman akışının her aşamasında sabuna roman yazacak kişiler oldu, var ve olacak. Yaşamın bahar papatyaları hep açacak. Umut hep var olacak.
Uygarlık tarihini okuyun hep oradalar. Bugüne kadar ışık saçanlar bize bir yük bıraktı. “Şimdi” ise bizim o yükü taşıma zamanımız. Yani yaşı 18’den büyük olan tüm kuşaklar 100 yıl sonra çöp olacak ideolojik ayrışmaları bırakıp birleşmeli. “Baby Boomers” biliyoruz çok şey yaşadınız ama en azından eviniz, arabanız tatlı torunlarınız var, TRT’nin TRT olduğu günlerde, nostaljide birleşin! “X kuşağı” siz de zor zamanlar yaşadınız ama 90’larda birleşin, neydi o günler! “Y kuşağı” siz dolu bir çocukluk geçirdiniz ama gelecek umudunuz yok! Olsun; siz de Susam Sokağı’nda, Miğfer Dibi Savaşı’nda birleşin: muktedirsiniz… “Z kuşağı”; işiniz zor, anlaşılmıyorsunuz biliyorum ancak sıkın dişinizi, dünya standartlarında bir yaşam hayal değil daha önce başardık şimdi sizin sayenizde yine başarabiliriz. Hepsi bir seçim meselesi…
Kısacası Soljenitsin Gulag Kampı’nda amansız bir istekle sabun kalıplarına yazdıysa biz de aynı itkiyle oyumuzu vereceğiz. Stoacı Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un: “Gözkapaklarımızın, alt ve üst çenedeki dişlerimizin yaptığı gibi, biz de işbirliği için dünyaya geldik. Dolayısıyla birbirimizi engellememiz doğaya aykırıdır ve biz kızgınlık ve nefretle birbirimizi engelleriz” tespitine inat dayanışma içinde, 100 yıl sonra çöp olacak ideolojilerle ayrışarak değil 100 yıldır süregelen Cumhuriyet ışığı altında birleşerek oy vereceğiz. Yaşam kısa. Bizden önce dünya buradaydı, bizden sonra da bir yere gittiği yok. Ancak iz bırakmak isteyen bir sabun kalıbıyla da bir oy ile de izini bırakır.
Oyunuzu verin…
Bir iz bırakın…
Özgün Çağlar Berkit