Korkarız, sadece başaramamaktan değil, belki de aslında başarabilmekten korkarız. Kendinize sorun: Başardığınızda ne olacak? Ya siz gerçekten iyiseniz? Ya yazdıklarınız beğenilirse ve adınız duyulursa? Ya siz coşku hissederseniz? Bunlar olursa şu anda yaşadığınız hayat nasıl olacak, neler değişecek, kimler değişecek? Bu son soruyu yanıtlarken zihninizle değil, midenizle, kalbinizle yanıtlayın. Zihniniz sizi kandıracaktır ama mideniz ve kalbiniz hep doğruyu söyler. İnanılmaz güzel hikâyeleri olan ve onları çok güzel anlatan yazarlarla çalıştım. Bu yazarların hikâyelerine inandıklarına, iyi anlattıklarını bildiklerine inanıyorum. Onlar o hikâyelerin hepimizi anlattığını, bizi birleştirdiğini bildiklerine de inanıyorum. Ancak korku, kaygı aşılmaz bir duvar gibi önlerinde duruyor.
O huzursuzlukta kalmayı öğrenin. Değişim mutlaka bir huzursuzluk getirecektir beraberinde. Kabullenin. Hiçbir şeyin statik olmadığını unutmayın. O boşlukta asılı dururken hissettikleriniz bile değişir. Zamanla değişimi kabullenmeyi öğrenirsiniz. Hatta o değişen bize bazen daha da geniş bir alan yaratır, büyümek, başarmak, kendimiz olabilmek için.
Başarı yüceltilen bir şeydir. Para, prestij, ilgi ile ilişkilendirilir. İlgi çekmek sizi huzursuz ediyor olabilir. Unutmayın ki buna da alışırsınız. Belki şu anda başınızı sallıyor “hayır… ya benim yazım o kadar iyi değil ki” diyorsunuz yine de. “Ben buna hazır değilim” diyorsunuz. Olabilir. Eğer gerçekten böyle hissediyorsanız yapabileceğiniz bir şey var. Yazmaya başlayın, o ilk adımı atın. Ancak öyle anlayacaksınız. Denemeden nasıl bileceksiniz?