Bana dünyada en bıçak sırtı konulardan biri ne diye sorsanız hiç düşünmeden İYİLİK YAPMAK derim. İyiliğin bin bir türlü çeşidi var. Yeri gelir birine maddi yardım yaparsın yeri gelir birinin torbasını taşırsın. Karşı tarafın yükünü hafiflettiğin her an iyiliktir benim için. Ama bıçak sırtı olmasının en gerçekçi açıklaması da iyiliğin yapan kişi üstündeki savaşıdır. Bu bir nefs mücadelesidir. Yanlış duymadınız evet aslında iyilik onu yapan kişi için en büyük sınavdır.
Bu sınavda iki tane önemli nokta vardır. Biri yaptığınla övünmemek diğer de karşıdakine keşke yapmasaydı dedirtmemek. oysa biz her şeyi nasılda karşılığını bekleyerek yaparız. İyiliği yapıp terazi gibi karşısına geçer ve ben neler yaptım karşılığı bu mu deriz. Hem nankörlük ederiz hem kusur görürüz. Ya da yaptığımız her hareketi birileri bilsin isteriz bizi takdir etsin onay alalım. Sanki onu duymazsak sevap kazanamayacağımızı düşündüren bir mekanizma çalışır içimizde. Oysa ne kadar sessiz durabilirsen ne kadar bir elinin yaptığını diğer elin bilmezse kâmil insan olursun. Sadece iyilik için geçerli değildir ki bu. Bir bilgiyi bile paylaşırken kabarırız. Sen mi bilirsin ben mi. Bu işi ehline bırak deriz kendi işimiz hakkında konuşulurken. Ne büyük gaflet. Bir konuya ben bilmem demek bile ne kadar zor gelir nefsimize. Biliyor olmak batar da susmak batmaz.
Kamil bir zata sorarlar. “Efendi , bu kadar hayır hasenat yaparsın hiç gurura kapılıp kendini üstün görmez misin?” “O nasıl söz “der. “ Hiç aşçının elindeki kepçe ben insanları doyuruyorum diye kibre kapılır mı? ben bir kepçeyim HAK ihsanını kullarına benimle dağıtıyor.”
İşte bu sınavın en güzel cevap anahtarı bu bence. Allah her insana iyilik yapma marifetini vermez. O ne büyük nimettir. Kendini kepçe kabul edersen ne hoştur susmak, sessiz olmak. Ama kepçeyi tutan sanırsan vay haline ki bıçak sırtında kalırsın.