Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin ardından Çanakkale’nin olası bir depreme karşı ne durumda olduğu ve olacağıyla ilgili sorular gün yüzüne çıkmaya başladı. Jeofizik Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Tuğrul Özal, olası bir deprem durumunda Çanakkale’nin konumuna yönelik önemli açıklamalarda bulundu. İnceleme ve denetimler ile birlikte önlem alınması gerektiğini belirten Özal “Yapılmayacak hiçbir şey yok, her şeyi yapabiliriz” dedi.
Jeofizik Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Tuğrul Özal, fay hatlarının yakınında bulunan Çanakkale’de olası bir depreme yönelik açıklamalarda bulundu.
“Aslında en önemli şey zemin etüdü”
İlk adım olan zemin çalışmalarına dikkat çeken Özal “Aslında en önemli şey zemin etüdü, bina ya da deprem. Bunların üçü birbirinden farklı şeyler değil. Bizim yaptığımız raporlarda da mesela zemin etütleri deniliyor ama aslında yaptığımız rapor zemin-yapı-deprem ilişkisi. Depreme dayanıklı yapı tasarımı yapmak için de bir sürü mühendislik dalları giriyor. Jeoloji, jeofizik yer bilimleri dalı olarak giriyor, inşaat giriyor. Tabii planlamada mimarlık giriyor. Aslında katarsanız peyzaj bile giriyor.
“Çanakkale de Maraş’la Hatay’ın bir örneği sayılabilir”
Çanakkale’de Maraş’la Hatay’ın bir örneği sayılabilir. Çünkü burada da merkez kısım dediğimiz yer, TEKZEN bölgesine kadar alüvyon zeminden. Yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu bir bölge. İki metre, üç metre, altı metre… Hani bina temelini etkileyecek şekilde. Çanakkale’nin zemini alüvyon arazi üzerine kurulu. Yaşamınızı seviyorsanız bunu bir yönetmeliğe bağlamadan, kendiniz düşünerek önlem alıp yapmanız lazım. Aslında şehirler gelişirken şöyle olur. Önce jeoteknik, jeofizik analiz yapılır, mikrobölgelendirme de denir. Bunlar genelde şehir kurulduktan sonra Çanakkale’de de yapıldı. Burada zemin tanımlamaları yapılır. Zeminde hangi problemler olduğu genel olarak ortaya konur. Sonra bunlar sınıflandırılır. Önlemli alan, uygun alan, uygun olmayan alanlar diye bölümlere ayrılır. Burada önemli alan dediğiniz şeyde zemin problemi ortaya konur.
Mesela sıvılaşma problemi var, taşıma gücü problemi var, şişme var, oturma, kayma var. Bu tür problemler ortaya konur. Genel bir plan amaçlı, bu plan notlarına da işlenir. Daha sonra bu raporun sonunda da bu problemler zemin etütlerinde detaylı olarak incelenecektir denir. Daha sonra parsel bazında zemin etüdüne geçtiğiniz zaman, bir bina tasarımı yaptığınız zaman ilk önce orada zemin etütleri ve bu rapora istinaden nelerle karşılaşılacağız hangi önlemleri alacağınız belirtilir. Bu şekilde gerekli ölçümleri sondajlar, sismik ölçümler ile yaptıktan sonra bunları bir veri raporu şeklinde geoteknik mühendisine aktarırız. Geoteknik mühendisi son zamanlarda yeni oluşmaya başlayan bir mühendislik. İnşaat mühendisliğinin bir üst yüksek lisans görmüş hali. Yani o da yapıyla zemin deprem ilişkisini sağlayacak mühendislik dalı. Yapı tasarımını kolonlarla falan tasarlamıyor ama depremle olan ilişkisiyle ilgileniyor. Daha dayanıklı bina haline getirmeye, daha profesyonel bir çalışma oluyor” ifadelerini kullandı.
“Yapı denetimlerin de yüzde yüz doğrulukla çalışmadığını gördük”
Yapı denetim ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan Özal, “Yapı denetimlerin de yüzde yüz doğrulukla çalışmadığını gördük. Yeni binalarda da aynı problemi yaşadık. O yüzden ben yeni yapı alacaklar ya da evini merak edenlerle ilgili şunu söyleyebilirim. Mesela imar durumlarında yapılması gerekenler diye zemin durum belgesi veriliyor. Bu zemin durum belgesinde arazide yapılması gereken çalışmalar yazıyor. Bunlar iyi bir şekilde yapıldı mı, yapılmadı diye ek sayfaya sorulabilir. Ondan sonra bu önlemli alanlar, uygun olmayan alanlar diye belirttiğim kısım da var. Oradaki eksiklik, bunların detaylı bir şekilde imar durumlarında yazmaması. Mesela sıvılaşma var, açık net değil.. Belediyeye tavsiyem bunun açık şekilde yazılması. Şu raporda sizin eviniz önlemli alan, sıvılaşma riski bulunmaktadır diye bunu maddeler halinde belirtir. Ortaya koyulmalı” dedi.
“Paranın girdiği yer iş güvenliği yasası gibi”
Odaların önemine dikkat çeken Özal, “Şu an İl Koordinasyon Kurulu var. Ama daha önceden odalar daha aktif haldeydi. Bu raporlar denetleniyordu. Odalar tarafından ayrıca bir daha denetleniyordu. Çünkü bir de bunların kar amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından da denetlenmesi lazım. Hepsinin arasında bir para ilişkisi var. Yani ne derseniz deyin. Paranın girdiği yer iş güvenliği yasası gibi. Maaşlı birini çalıştırıyorsunuz, diyorsunuz ki iş güvenliğine uygun değil. Kapatabilme imkanınız var mı? Yok.
Bir de mesela gerçekten çevremizde çok fazla deprem fay hatları var. Deprem bölgesindeyiz. 7.7’lik deprem bizi 6 şiddetinde etkiler gibi konuşmak doğru değil. Fayın hemen yanındaymışız gibi çalışma yapmamız lazım. Çünkü bulunduğumuz zemin önemli. Zemin büyütmesi diye bir şey de var. Bu gelen deprem dalgaları zemini duruma göre büyütebiliyor. Alüvyon zeminler bunlar için en risklisi“ ifadelerini kullandı.
“Müteahhit olsun, başka birileri olsun, hep bir ucuza yaptırma peşinde herkes”
Özal, “Genel olarak baktığımız zaman hep Merkez’i konuşuyoruz ama bizim asıl konuşmamız gereken ilçelerimiz de var. Ki bu ilçelerde hiçbir projenin kontrolü yok. Mesela Lapseki, Çardak, Biga, Çan, Yenice… Bunlar İstanbul depreminden de çok birinci öncelikli etkilenecek yerler. Merkezdeki gibi bir organizasyon yok. Hem belediyelerinde jeoloji jeofizik mühendisi yok, inşaat, mimarlar yok.
“Vatandaşı kendi kaderiyle baş başa bırakıyorsunuz”
Yönetmeliğe göre yapılması gereken şeyler var. Bunların maaliyeti belli. Ama bir bakıyorsunuz bunları maaliyetinden daha düşük yapanlar da var. Düşünün maaliyetinden daha düşük iş yapıyorsanız nasıl yaparsınız? Bir şeyleri eksik bırakarak yaparsınız. Bunu da denetleyecek kimse yok ya. Lapseki Belediyesi’nde jeoloji jeofizik mühendisi yok. Biga’da da bildiğim kadarıyla yok. Çan, Bayramiç… Oralarda hiç yok. Zaten buralar dikkate alınmıyor. O zaman siz yine vatandaşı kendi kaderiyle baş başa bırakıyorsunuz.
“Olabilecek daha büyük bir depremi düşünemiyorum”
Belediyeler biz yardım edemiyoruz diyorlar, devlet bize kadro vermiyor diyorlar. Önceden biz tüm belediye başkanlarıyla konuştuk. Hepsine gittik. Bizim kadromuz yok, ben ona ne iş vereceğim gelince diyor. Bu gözle bakılıyor. Sanki o gelecek orada boş boş oturacak. Belediyeler de bu gözle bakıyor. Bundan sonra olabilecek daha büyük bir depremi düşünemiyorum. Ki oralar gelişim yerleri. Baktığınız zaman Biga sanayisi de yüksek. Merkez’den daha önemli ilçe olarak. Onlar daha çok zarar görecekler. Aynı zamanda Küçükkuyu tarafı var. Küçükkuyu içinden bir sürü fay kollunun geçtiği bir yer. Küçükkuyu’dan Assos’a kadar yine çeşitli fay kollarının geçtiği yerler var. İl Özel İdaresi, bu konuda eksik çalışıyor. Orada da yok. Bunlara özel bir birim, önem vermesi gerekir. Bütün kamu kurumlarında jeoloji ve jeofizik mühendisi olması gerekir.
Zemin ne kadar kötü olursa olsun zemine yapılacak kaliteli bir yapı ayakta durabilir. Bilim gelişti, istediğiniz yapıyı yaparsınız. Yeter ki bulunduğunuz yere uygun yapı yapın. Mevcut yapınızın en baştan düzgün olması gerekiyor. Ama ondan sonrakiler de aynı önem derecesinde gidiyor. Üç katlı, beş katlı diye ayırmamak lazım. Köy deyince önemsiz gibi geliyor, tek katlı ama köy ekmeğinizi buraya pazara getiren şey. Yiyeceğinizi, içeceğinizi oradan alıyorsunuz.
“Yapılmayacak hiçbir şey yok, her şeyi yapabiliriz”
2013’deki raporun güncellenmesi gerekiyor. Kepez mesela yeni bitti. TOKİ binaları yıkılmıyor diyoruz ama onun da zemininin incelenmesi lazım. Merkez’de en fazla iki üç katlı evler olması lazım. Oteller de en az hastaneler kadar önemli. Onların da denetlenirken ayrı bir şekilde netleştirilmesi ve gerekliyse zemin iyileştirmeleri, güçlendirmeleri yapılması gerekiyor” açıklamasında bulundu.
Tunahan Ünsal