20. yüzyıl edebiyatının en önemli yazarlarından Franz Kafka, kısa hikayeleriyle hala edebiyat severlerin hayranlığını kazanmaya devam ediyor. Bohemya’nın başkenti olan Prag’da orta sınıf Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğan Kafka, hayatı boyu eserlerini, birçok önemli yazarın ve filozofun da anadili olan Almanca dilinde kaleme aldı. Spiritüel eğilimleri, dindarlığı ve melankolik yapısı adeta gelecekte kaleme alacağı eserlerin sinyallerini veriyordu. 1924 yılında henüz 40 yaşında iken tüberküloz nedeniyle hayata veda eden Kafka’nın kaderi aslında birçok önemli yazar ile benzerdi. Hayatı boyunca ancak birkaç eseri yayımlandı ve bu yayımlanan eserler de o yaşarken fazla ilgi görmedi. Yazar, vasiyetinde ise arkadaşı Max Brod’dan henüz bitmemiş eserlerini yok etmesini istedi. Arkadaşı ise bu isteğine riayet etmedi ve neticede Kafka’nın bugün birçok yazar, sanatçı ve filozofu etkileyecek eserleri günümüze kadar taşınmış oldu.
İşte Franz Kafka’nın Dönüşüm eserinin içinden alınmış akıllardan çıkmayan alıntılar:
Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini yatağında kocaman bir böceğe dönüşmüş buldu.
Odamda günlerce yalnızım, ziyanı yok. Dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?
Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı…
Ah Tanrım,” dedi içinden, “nasıl da güç bir meslek seçmişim kendime! Hemen her gün yoldayım. Bütün bunlar bürodaki asıl işlerden daha yorucu, üstelik bunlar yetmiyormuş gibi bir de yolculuğun çilesi, aktarma trenlerinin stresi, düzensiz, kötü yemekler, sürekli değişen, hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü!”
İçini büyük bir hüzün kapladı. “Biraz daha uyusam ve bütün bu saçmalıkları unutsam, nasıl olur?” diye düşündü.
Paltom bile ağır gelirken, nasıl taşırım koskoca dünyayı sırtımda?
İnsanı büyüklüğe götürecek yol ancak onun küçüklüğünden geçer.
Hayat, dikkatimizin nereden başka yöne dağıldığına dair düşünmemize dahi izin vermeyen, daimi bir dikkat dağınıklığıdır.
Aklı takdir etmemek mümkün değil tabii, ama onun kendi çerçevesini hiçbir zaman aşamadığını, insanın yalnız kafa ihtiyaçlarına cevap verebildiğini de kabul etmek lazım; halbuki arzu, aklı da başla çeşit özentiler de içine alan bütün hayatın, yani bir insan hayatının en kudretli ifadesidir. Gerçi bu çoğu zaman hayatımıza beş para etmez bir şekil veriyor, fakat gene de unutmayalım ki hayat hayattır, karekökü almak değil.
…