Beyaz Peynir ve Şarap
Burada sadece iki lezzetten bahsetmem tuhaf görünebilir ama ikisi de benim için önemli lezzetler, o yüzden öne çıkıyorlar.
İngiltere’de beyaz peynir denen şey, plastiğe sarılmış halde süpermarket raflarında bekleyen epey acınası bir şeydir. Etiketlerdeyse Yunan Peyniri ibaresi yer alır. O konudaki savaşın çoktan sona ermiş olduğunu belirtmem gerekiyor.
İngiltere’de zaman beyaz peynir alsak, eve dönüp paketi açtığımızda karım kaygan, ufalanan, tadı da pek bir şeye benzemeyen beyaz küplere bakarak “Gerçek Türk peyniri olsaydı keşke,” derdi. Gözlerinde yaşlar mı görürdüm yoksa? Her seferinde, peynir işte canım, ne var bu kadar abartacak diye düşündüğümü de itiraf edeyim.
Türkiye’de yaşamaya başladıktan birkaç hafta sonra bu kadar abartılanın ne olduğunu çabucak kavradım. Türkiye’nin dört bir yanından çeşit çeşit peynirler alıyoruz, her birinin lezzeti farklı, her biri ağızda eriyen cennet lokmaları. Her sabah kahvaltıda, “Nefis bu,” diyorum, karım da “Evet,” diye cevap veriyor. Gözlerinde sevinç yaşları mı var yoksa?
Şaraba gelince… İngiltere’de şaraplar ağırlıklı olarak Yeni Zelanda, Avustralya, Şili ve Güney Afrika menşelidir. Süpermarketlerde “Türk şarapları” rafı bulamazsınız. Açıkçası ben de daha önce Türk şarabı diye bir şeyin varlığından bile haberdar değildim, kullanılan özel üzümleri de hiç duymamıştım.
Taşındığımız küçük kasabada, hemen kasabanın dışındaki bağlarda ürettikleri şarapları satan bir dükkân var. Dünyanın öbür ucundan gelen değil, burnumuzun dibinde doldurulmuş şişeler. Zengin üzüm çeşitleri birleştirilerek mükemmel karışımlar ortaya çıkarılıyor. O dükkândan başka süpermarkette de ülkenin dört bir yanından gelen Türk şarapları bulunuyor. O kadar çok farklı çeşit denedim ki, Türk şaraplarının bir haritasının vücudumun DNA’sına işlediğinden şüpheleniyorum artık. Daha önce hiç tatmadığım Kalecik Karası üzümünü burada buldum. İlk yudumda aşktı. O yudumun ardından karıma baktım, bir mucizeye tanık olmuş gibi, “İnanılmaz,” diye fısıldayarak şişeyi kucakladım. Nefis sıvının doğru ısıda olmasına büyük bir özen göstererek kadehimi ağır ağır doldurdum ve bir sevgili şefkatiyle yudumladım şarabımı. Bugüne dek aşkımız hiç eksilmedi.
Türkiye’nin zengin ve çok çeşitli bir kültürel mirası olduğu apaçık ortada. Ben sadece birkaçını dile getirebildim. Öte yandan batı dünyasının bu konuda kör bir cehalet içinde olması insanın canını sıkıyor. Türkiye kültürünü kitaplarla, şarkılarla, filmlerle avaz avaz haykırmalı. Duymak istemeyenler içinse dertlerine yansınlar demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Nefis şarapları ya da ağızlara layık beyaz peynirleri kaçıracak kadar aptallıkta ısrar ediyorlarsa kendileri bilir.