Türkiye’nin 2023 yılına artık saatler kala gündemindeki temel konu maaşlar oldu. Asgari ücret bir anda 5.500 TL’den 8.500 TL’ye çıkarken, alım gücü sorgulanır oldu. Öte yandan memura gelecek olan zamda yüzdelik dilimler telaffuz edilmeye başlandı.
Ancak bir anda neredeyse hayatta kalım ücreti dahi olmayan, tam anlamıyla ekonomik olarak ötekileştirilen emekliler unutuldu mu?
Yıllarca, sabah 7.00’de kalkıp, sevdiklerine ayıracak olan zamanını işine ayıran, haftanın 6 günü hatta zaman zaman 7 günü işe giden, katma değer üreten, fabrikaların çalışmasına vesile olan, alın terini ortaya koyan emeklilerin maaşı 3.500 TL’de kaldı.
Yahu bu ülkede yılbaşı eğlencesi Assos’da kişi başı 5.000 TL. Çanakkale’de kiralık daire en az 6.000 TL. Doğalgaz faturası ortalama 1.500 TL. Elektrik faturası 400 TL. Emeklinin maaşı 3.500 TL.
Bu artık toplumun belli bir kesiminin tam anlamıyla görmezden gelinmesi olurken, asgari ücrete odaklanan vatandaşımızın da gözünden emekliler tamamen kaçtı. Emekliler tamamen soyutlandı.
Dernekleşerek, sendikalaşarak, hakkını aramak isteyen, mydanlarda boş tencereler ile eylem yapmaya çalışan emeklilere “Otur evinde. Ne işin var meydanlarda” dendi. Size mi kaldı direnmek, hak aramak dendi. Yahu 30 yılını emeğin ile alın terin ile geçir. Emek karşılığında maaşını al evini geçindir. Çocuğunu okut, sonrasında ise görmezden gelin.
Yabancılaşma kuramında, emekçi emeğine yabancılaşır. Bizde ise 3.500 TL olan emekli maaşını alan emekli topluma yabancı, toplum ise emekliye yabancı.
Ne kapitalizm de ne Komünizm de buna bir kuram daha bulunduğunu ben görmedim. Bu tam anlamıyla açlık ücreti ile hayatta kalma belgeselidir. Konuşulacak çok konu var ancak dizelere sığabilen harfler sınırlı.
Söylesem tesiri yok, sussam, gönül razı değil!