Bölüm II
Gelecek kelimesi hiç bitmiyor ve de bitmeyecek bu camiada. Bir sistem, gelenek ve amaç olduğu sürece bir yolunu bulacaklardır. Bahsetmediğim tonla “şey” vardır bu yazımda çünkü, hepsini gündelik futbol konuşmalarımızda duyuyoruz ve artık klişe oldu hepsi. Fakat değindiğimiz konular üzerinde ilerlersek eğer, o çok ama çok meşhur “Ajax modelini” kavrayabiliriz diye düşünüyorum. Paralar saçmak, sırf adı var diye transfer etmek, her gelenin kendine göre bir sistem kurmak istemesi gibi durumlar olmadığı ve geleneğe saygı duyarak yoluna devam ettiği müddetçe, dünya futbolunun en büyük okullarından biri olmaya devam edecektir Ajax.
Avrupa Kulüper Birliği’nin öncesi olan “G-14” kurucularından olmaları, dünya futboluna o zamanlar hiç akla gelmeyecek bir sistem kazandırmaları, yöneticilerin tesisler ve çocuklarla ilgilendiği ve başlı başına profesyonel bir okul olmaları sayesinde biz futbolseverlerin gönlünü okşamaya devam edeceklerdir, en azından ben böyle umuyorum. Egonun yerine hırs, paranın yerine potansiyel ve gelecek nesilleri tam manasıyla düşünmekten ibaret olan bu sistemin başarılı olmasını isteriz, istemeliyiz. Çünkü, Ajax bir umuttur.
Efsanevi futbolcularının bu güzel oyundan emeklilik sonrası eğitimlerini tamamlayıp kulübün içerisinde çeşitli masalarda çeşitli sorumluluklarla görev alması, ülkemizde her gün yalandan da olsa değindiğimiz “Öz Kaynak” sorumluluğunun ne demek olduğunu gözümüze sokar nitelikte.
“De Toekomst” Yani “Gelecek”…
Umut dolu yarınlar isteyen bit camia ve bu camianın en büyük adı Johan Cruyff. Ne demişti Cruyff? “Neden zengin bir kulübü yenemeyesiniz ki? Ben para dolu bir çantanın gol attığını hiç görmedim.”
Teşekkürler.