Türkiye’ye taşındığımda Türkçeyi hiç bilmiyordum, galiba tek yapabildiğim merhaba demekti. Kasabamızda yabancılar için bir Türkçe kursu olduğunu öğrenince sevinçle hemen kaydoldum ama ne yazık ki sınıfın tamamı uzun süredir burada yaşayan, dolayısıyla Türkçesi benden çok daha ileri düzeyde olan yabancılardan oluşuyordu, bu yüzden o derslerle bir yere varamadım. Böylece karımın yardımlarından ve telefon uygulamalarından faydalanmaya karar verdim. Temel kuralları öğrenmek için deneme-yanılma, çoğunlukla da yanılma yöntemini kullanıyorum.
Kendi başıma otobüse binmeyi ilk başardığımda bayağı gurur duymuştum ama sonra şoföre durmasını nasıl söyleyeceğimi unuttuğumu fark edip paniğe kapıldım. Otobüs yolcuları, birden ayağı fırlayıp çıldırmış gibi elini kolunu sallamaya başlayan uzun boylu İngilizi hatırladıkça hâlâ gülüyordur herhalde.
Kafelerde sipariş vermek her zaman tehlike arz ediyor. Sütlü filtre kahve söylediğimi zannederken masamda sütlaç bulmak, sonra ben bunu sipariş etmedim diye kan ter içinde anlatmaya çalışmak başıma bir kereden fazla gelmiş bir tatsızlık. Küllük rica ettiğimde önüme bir kâse çilek sürülmesi de öyle.
Yine de kasaba halkı büyük ölçüde arkadaş canlısı ve yardımsever, ne kadar çabaladığımı gördükçe desteklerini eksik etmiyorlar. Yan komşumuz beni yolda gördükçe Türkçe sohbet etmeye çalışarak beni paniğe sevk etme konusunda son derece kararlı. Yeni sözcükler öğrenip bunu günlük konuşmalarda kullanmaya başladıkça mahallemizde herkes beni cesaretlendirmek için müthiş bir gevezelik hastalığına yakalanıyor. Otobüs şoförleri beni her zaman ilgiyle ve içtenlikle selamlıyor. Güpegündüzken iyi akşamlar, akşam karanlığında da günaydın diye bağırmama kimse aldırış etmiyor.
Türk insanlarına doğru bir adım attığınızda onların size doğru koştuğunu öğrendim. Kimse hata düzeltme peşinde değil, aksine bana cesaret vermeye çalışıyorlar. İngiltere’nin bazı kısımlarında, özellikle de Londra’da İngilizce bilmediğiniz takdirde sessizce görmezden gelinir, hatta bazen kraliçenin lisanını kraliyet aksanıyla konuşamadığınız için azarlanırsınız.
Gerçi emin olduğum bir şey var, Türkçemi ne kadar ilerletirsem ilerleteyim, sigaramın yanında daima bir kâse çilek bulacağım.