“Meşhur gezginlerden Kaptan James Cook Atlas Okyanusu’nda çıktığı bir araştırma gezisi sırasında binlerce kuşun çığlık çığlığa bağırarak daireler çizdiğini gördü. Baktıkça hayretler içinde kaldı. Çünkü daireler çizip saatlerce yorulan kuşlar kendilerini denize bırakıyor okyanusun dev dalgalarında ölüyorlardı. Kaptan kuşların bu davranışlarına bir anlam veremedi. Balıkçılarla konuştu ve onlardan da kuşların bu hareketi yılın belli dönemlerinde yaptıklarını öğrendi. Bunu çözmek ise kuş bilimcilerine nasip oldu. Yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların tam da kendilerini dalgalara bırakıp bir anlamda intihar ettikleri yerde vaktiyle bir ada olduğunu muhtelif istikametlerinden gelen göçmen kuşların bu adada mola verdiğini ancak adanın bir deprem sonrasında sulara gömüldüğünü tespit ettiler. Göçmen kuşlar binlerce yıllık alışkanlıklarıyla adayı biliyor ve uzun yolculuklarının ortasında biraz dinlemek için bu adaya geliyorlardı. Ne var ki ada yerinde yoktu. Ve kuşlar orada alışkanlıkları ve gerçek arasında kalıyor çığlık çığlığa artık var olmayan adanın üzerinde dolanıyor çok yorulunca da derin bir özlemle kendini adaya bırakır gibi ölüme bırakıyorlardı. (Alıntı)
Beynimizin her zaman aynı şeyi tekrarlamasıyla nasıl otomatiğe bağladığını güzel bir örneği ile başlayalım. Alışkanlıklarımızın bizi nasıl esir aldığını ve ruhumuzu adım adım ölüme götürdüğünü bilsek belki değişikliğe biraz şans verir miydik yoksa yine ben alışamam yeni şeye mi derdik. Oysa düşünürsek insan her şeye alışabiliyorsa yeni bir duruma da alışması çok sürmese gerek. Hayatta herkes her şeye alışıyor millet. Evlat acısına, en sevdiğinin acısına bile dayanamam derken insanlar hayatlarına devam edebiliyor. E biz işe giderken yolumuzu değiştirmekten korkarken insanların nelere alıştığını görmek güzel bir ders aslında.
Çok değil iki sene önce bir hafta bile evde oturamam diyen insanlar günlerce bir virüs yüzünden evlere kapanmadı mı? Sonra yakın zamanda maskelerimiz kalktı ve ona bile nasıl alıştıysak tekrar takabilir miyiz bilmem moduna dönmedik mi? Tabi ki onu da takarız eve de kapanırız. Biz her şeye alışırız çünkü. Yapamam dediğimiz her şeyi yapabilir ve vazgeçemem dediğimiz her şeye alışabiliriz. Evet, insanoğlu biz her şeyi yapabilmeye her şeye alışabilmeye programlanmışız. Senin benim karşıma geçip ben bunu yapamam benim düzenim bu sen bana ayak uydur demen egoistlikten başka bir şey değil. Fedakârlık adı altında bir şeyleri FEDA ettiğini iddia ederek arkasından KAR’ını beklemekse fedakârlığın olmasın gitsin. Ömrümü, gençliğimi, hayatımı sana feda ettim diyerek kalan ömrünü ondan emerek çıkarmak kadar yorucu bir esaret olmasa gerek. Sen de hayatını heba etme, ediyorsan da diyetini bekleme. Bunu birbirimize yapamayız ya. Yapmamalıyız. Bizi o göçmen kuşlardan ayıran özellik zekâmız, irademiz ise o adanın etrafında dönmektense yeni yollar keşfedebiliriz… Tabi yok ben istemem çığlık çığlığa atarım kendimi adanın yerinde yeller esen dalgalara diyorsan sen bilirsin arkadaş. Sen bilirsin deyinde kavga çıkmazmış.