Dünkü Yazını Devamı…
…
İnsana evladını kocasını ailesini severken bile suçluluk hissettirecek insanlar varmış etrafımızda meğer. Aldığımız nefesi bile neden alıyorsun diye suçlayan nice insan suretli şeytanlar varmış aynı göğün altında. Anlattı da anlattı misafirim. Dedi ki “ sen nefesini al bundan kime ne. Senin yaptığın hissettiğin hiçbir duygu suç değil. “Bunları anlatırken tevafuk bu ya bir sanatçının sözünü örnek verdi. Cinsiyet değiştiren bir sanatçının sözü. Artık nasıl bir yüke kağnı edildiyse “EVVELİMİ BİLMEYEN AHİRİMİ SORGULAMASIN” demiş. Yaptığı bir seçimin onda yarattığı suçluluk duygusunun azmettiricilerini bu kadar güzel anlatan bir söz olamaz olmamalı da. Her kelimesini hücrelerime kadar hissettim. Çünkü benim suçum bana suç demek istiyor insan bu adalet dağıttığını sanan bozuk terazilere. Sen kimsin bre soysuz diye böğürmek istiyor sun. Çünkü zaten kendi suçunu kendi biliyor eden ve cezasının yanan vicdanıyla veriyor. Sen kimsin be münafık.
Hani uçaklarda derler ya herhangi bir kaza anında oksijen maskesi önce kendine sonra çocuğuna diye. İşte arkadaş benim hayatta kalmam her şeyden daha hayati değil mi. Senin bana yaşattığın suçluluk duygusunu önce maskemi takıp hayatta kalarak ben kurtarırım zaten. Senin yanan ateşe gaz sıkmana ne gerek. Nefes sayımı nasıl ve kimin için harcayacağımın hesabından sana ne.
Nasıl bir fırtanaysa konuşmamız bittiğinde ne çay vardı ne nefes sesi. Yana yana alınan ibret dava artık sonuçlanmıştı. Suçluluk duygusunu taşımak benim elimde benim irademin çerçevesindeydi. Bu yola devam etmek de yine ayaklarıma emri vermesi gereken yüce gücün insiyatifinde. Ve siz insanlar. Nefesler sayılı iken o nefesi karşıdakinin suçlu hissetmesine harcayacağınıza tutun nefesinizi de sarılın nefsinize. Haydi ben de geçireyim misafirimi. Varacak nice kapısı var dağılan vicdanlarda.