…
Mükemmel olmayan bir tanrı insandan farksız olarak ‘aciz’ ve dünyevidir. İlahi dinlerin ve diğer birçok dinin asıl anlayışında var olan ‘mükemmel tanrı’ kavramına göre tanrı insani özellikler(tutarsızlık vb.)taşıyamazdır. O halde yüzyıllardır süregelen bu fatalizm akımı tanrısal kökenli olmasına rağmen inanılan tanrı anlayışına ters düşerek çürümeye mahkûmdur.
Yazgıcı tavırların düğümüzü çözdükten sonra insanın özgür iradesi ile baş başa kalmaktayız. Özgür irade demek yadsınamaz bir şekilde beraberinde sorumluluk da demektir. Kadercilikten uzak olan hayat sarmaşığı sorumluluklara sarılır. Vermiş olduğumuz tüm kararalar ve davranışlar bize ait ve bizdendir. Bu nedenledir ki insan özgür irade sahibi olduğunu anladığı anda kendisi ve ardından çevresi için önemli adamımlar atacaktır. Çünkü fatalizmden kurtulan bir kişi hayatın geçmiş ve gelecek arasında sürüp gitmediğini, tam tersine hayatın yalnızca şimdide var olduğunu anlar. Her davranışının sonucunun kendisin karaları ile şekillendiğini bilen ve şimdiden başka zamanın olmadığını anlayan biri kaçınılmaz bir şekilde hayata sarılır ve hayatın anlamlılığını anlar böylelikle aslında insan hayatı adına ortaya atılan nihilist düşüncenin yanlışlığını kavramış olur. Geçmiş ve gelecek algısından kurtulan bir kişi stoacılığın desteklediği determinist yaklaşımın yanlışlığına da varacaktır. Determinist yaklaşımda öne sürülen neden sonuç ilişkisinin geçmiş ve gelecek arasında kurduğu bağ ve bu bağın sahibinin de metafiziksel kavram ya da kavramlar olduğunu belirten bir düşünce rastlantısal olayların varlığını kabul ederek iradecilik kavramını yani indeterminist anlayışı hiçe saymaktadır. Herakleitos’a göre anlamak en mühim olanıdır. Evrenin işleyişini anlayan kişi doğru veya yanlış, iyi veya kötü kavramlarında boğulmadan tüm zıtlıkların aslında bir olduğunu anlayan kişidir. Buradan hareketle Herakleitos insanın karakterinin kaderi olduğunu söylemektedir.
Tohum gözlerini yumduğunda artık her şeyin farkındaydı, kendisi ve kendisi için çizdiği yol onun sarsılmaz gerçekliği ve hayatı olmuştu. Gelecekten korkmuyor ve arkasına da bakmıyordu çünkü o sadece kendisinin şimdide var olduğunu biliyordu. Düşünceler ve maddelerin varlığından çok kendisinin içinde olan birliğe, o uzun yoluna yani kendisine bakıyordu.